24 Ekim 2018 Çarşamba

Şah Mat

Asimov'un "Pebble In The Sky" adlı romanını çevirmeye son sürat (kağnı hızıyla) devam ediyorum. Tam işin bilimsel açıklamalar kısmını atlatıp düzlüğe çıktım diyordum ki bu sefer de iki karakterin satranç oynadığı bir bölüme denk geldim. Ne var bunda diyebilirsiniz. Ama burada Asimov'dan söz ediyoruz. Kendisi tam bir satranç hayranıdır ve bu bölümde de her iki karakterin tüm hamlelerini tek tek, kuralına uygun bir şekilde yazmaktan geri kalmamış.

Yani, "Adam filini ileri çıkarıp rakibinin kalesini aldı," gibi cümlelerle değil, bayağı bayağı her taşın rengini, hangi kareye gittiğini, tahtanın neresinde durduğunu vb tüm ayrıntılarıyla anlatmış. Ama ne yazık ki bunu yaparken standart satranç terimlerini değil, İngiliz satranç terimlerini kullanmış. Bilirsiniz, İngilizler metre yerine inç, mil gibi farklı terimler kullanır. Satrançta da yine kıllık... pardon, orijinallik yapıp kendi sistemlerini tasarlamışlar. Farklı olacaklar ya...

İşte bu yüzden Asimov bir taşın hareketini anlatırken "Beyaz Fil, Vezir'in Atı 5'e sıçradı, Schwartz’ın Vezir Piyonu bir kare ileri çıkınca da Kale 4'e geriledi," şeklinde yazmış (Tabii ben size anlatırken fil, vezir, kale falan diyorum ama bu taşların isimleri asıl metinde bishop, queen, rook olarak geçiyor). Gelgelelim bizim satranç terimlerimiz böyle değil, standart kurallara göre yani a5, b4, c7 gibi harflerle anlatıyoruz biz hamleleri.

Baktım, işin içinden çıkamıyorum, ben de çareyi çevirimiçi bir satranç tahtası açıp hamleleri tek tek takip etmekte buldum. Böylece "At Q5'te şaha kalktı, Piyon KN3'te göbek attı," gibi yabancı terimler kullanmaktansa "At c5'e edebiyle ilerledi, bunu gören fil f6'da dişlerini biledi," şeklinde, aşina olduğumuz harfler ve sayılarla anlatmaya çalıştım.

Şükür ki rahmetli dedemle çok satranç oynardık; vakti zamanında bana bayağı sevdirmişti bu oyunu. O yüzden taşların hareketleridir, kurallardır, şudur budurla fazla uğraşmam gerekmedi. Kitap basıldığında bu hamleleri takip etmek isterseniz karşınızda gerçek bir satranç maçı bulacaksınız böylece. Tıpkı yazarın niyetlendiği gibi...

Buna rağmen Asimov'un anlattığı hamleleri birkaç kez yanlış yorumlayıp tamamen farklı bir hamle yaptığım ve bunu ancak birkaç el sonra, çıkmaza düşünce fark ettiğim anlar oldu. O zaman bütün taşları devirip her şeye baştan başlamak zorunda kaldım tabiiiiğğğğ. Böyle olunca da o bir bölüm tam bir gün sürdü. En son hatırladığım havanın aydınlamaya, "sıçtın mavisinin" görülmeye başladığıydı.

Kısacası Asimov beni mat etti. Hem kitapta hem de çeviride...