Elçilik Kenti, Arieka adında uzak bir gezegende geçen olayları konu alıyor. Burası insanların ve Ariekalı denilen, tuhaf uzaylı yaratıkların bir arada yaşadığı bir yer. İnsanlar uzaylıların şehrinin ortasındaki özel bir alanda, Elçilik Kenti denen yerde yaşıyorlar.
Romanın ana konusu lisanlar üzerine. Ariekalılar (ya da diğer adlarıyla Ev Sahipleri) insanların normal şartlarda konuşamadığı, iki sesli bir lisan kullanıyorlar. O nedenle onlarla anlaşabilmek için "Elçilere" ihtiyaç duyuyorlar. Elçiler birbirlerine tıpatıp benzeyen, birbirlerinin cümlelerini tamamlayan ve her daim birlikte dolaşan klonlar. Hatta isimleri bile iki sesten oluşuyor. Mesela EdGar, ArnOld ve JasMin gibi...
Ariekalıların bir diğer özelliği de kesinlikle yalan söyleyememeleri. Onların lisanı bir şeyi olduğu gibi, düz mantıkla dile getirmekten oluşuyor. Öyle ki benzetme bile yapamıyorlar. Bir şeyden bahsederken bir benzetme kullanabilmeleri için o şeyin gezegende sahiden de var olması gerekiyor. Örneğin "içi boş bir ceviz kabuğu gibi" diyebilmeleri için gezegenin bir yerlerinde sahiden de öyle bir kabuğun bulunması ve varlığını devamlı surette sürdürmesi şart. Yoksa bunu söyleyemiyorlar.
Ama aynı şey Elçiler için geçerli değil elbette. O nedenle arada bir yalan festivalleri düzenliyorlar ve Elçiler küçük yalanlar söyleyerek onları eğlendiriyor. Bir nevi büyücülük gösterisi gibi geliyor bu Ariekalılara.
Derken günün birinde gezegene imkânsız bir Elçi geliveriyor. EzRa... Ve (kitabın sürprizlerini bozmamak için açıklamayacağım bazı nedenlerden ötürü) gezegendeki tüm dengeler değişiyor.
Mieville bu romanında hem farkını konuşturarak alışılmışın dışında bir bilimkurgu yazmış, hem de etkili bir hitabın toplulukları nasıl yanlış yönlere sürükleyebileceğini, hatta mahvedebileceğini değişik bir bakış açısıyla irdelemiş. Yazarın önceki kitapları kadar sevmedim açıkçası. Evet, çok ilginç fikirler vardı. Gezegen, Elçilik Kenti, uzaylılar, Arieka... Hepsi de Mieville'den bekleyeceğiniz türden orijinalliklere ve şaşırtıcı özelliklere sahip. Ama kitabın bazı yerlerde fazla uzatıldığı görüşündeyim. Ayrıca başkarakterimiz Avice de bana en az 2312'deki Swan kadar kendini beğenmiş ve soğuk biri gibi geldi; kendisine bir türlü ısınamadım. Mieville'e başlamak için uygun bir kitap değil kesinlikle. Şehir ve Şehir ile Perdido Sokağı İstasyonu yazarın farklı, tuhaf ve büyüleyici fikirleriyle tanışmak için daha iyi birer seçenek hâlâ.
Kitabın ilk çevirmeni ben olmadığımdan Elçilik Kenti için bir Çevirmenin Çemberi yazısı yazmayacağım. Uygun olacağını sanmıyorum. Ama iki baskı arasındaki farklılıkları merak edenler için yaptığım önemli değişiklerden bazılarını aşağıda sıralayayım.
Shift Parents, ilk çeviride “grup anne babaları” olarak çevrilmiş. Ancak buradaki “shift” kelimesi söz konusu kişilerin daimi olmadığı, belli aralıklarda değiştiği manasını içeriyor. Öyle ki kitaptaki ebeveynler belirli dönemlerin ardından gezegenlerine geri dönüyor ve yerlerine yeni ebeveynler geçiyor. Öz aileleri değiller. O nedenle “dönemsel ebeveyn” olarak değiştirildi.Exoterre, uzaylı canlılar için kullanılan, yazarın uydurduğu bir kelime. Bilimde kullanılan "exoplanets" (ötegezegenler) teriminden türetilmiş. Romanda Dünya gezegeninin adı ve yeri unutulmuş. Dolayısıyla yazar “dünya” kelimesini kullanmaktan kaçınıp, ona “Terre” diye yeni bir isim takmış. Exoterre ise “dünyalı olmayan canlı” anlamına geliyor. İlk çeviride ses uyumuna uygun olarak “egzoterreler” olarak çevrilmiş. Kısaltması exot ise “egzot” olmuş. Ancak bu çeviri hem kelime oyununu anlamını hem de sözcük anlamını tamamen yok ediyor. O nedenle, ötegezegenlerden yola çıkarak bunu “öteterreliler” olarak değiştirmeyi uygun gördüm. Kısalmasıysa “ötegil” oldu. “Öteki” dersem metin içindeki normal öteki kelimesiyle karışıyordu (Öteki adam, öteki ev” gibi).