Asimov'un çevirisini tamamlamamla birlikte Babür İmparatorluğu serisinin düzeltisine geri döndüm. Bu sefer Hümayun Şah'ın hayatını anlatan bir tarihi roman var elimde. Var olmasına var da ne yazık ki çevirisi daha ilk sayfalardan, hayır hayır, ilk satırlardan itibaren sıkıntılı. Öyle ki romanın giriş kısmından önceki isim listesine bile saatler, abartmıyorum, saatler harcadım.
Sorun, bu karakterlerin hepsinin aslında tarihi bir kişilik olması. Yani gerçekten de yaşamışlar. Bu da onların bizim tarihi kaynaklarımızda da yer aldığı anlamına geliyor. Ama kitabın yazarı hepsini İngilizcede olduğu şekliyle yazmış doğal olarak. Mesela "Hanzade" değil de "Khanzada," "Baysungur" değil de "Baisanghar" olarak... Dolayısıyla hepsini bizim tarihi kaynaklarımızda geçtiği şekliyle, Türkçe olarak yazmak gerekiyor. Ama maalesef çevirmen meslektaşım bu detayı büyük ölçüde atlamış.
Bunlardan bazılarını ilk kitabın düzeltisi sırasında bulmuştum zaten. Yine de ikinci kitapta pek çok yeni şahıs var. Beni en çok uğraştıransa "Jauhar" adlı karakter oldu. Çevirmen diğer karakterlerde olduğu gibi onun adını da olduğu gibi bırakmış. Tabii seri enayisi... aman, şey... seri editörü olarak hiç durur muyum?! Hemen el attım! Ama o kadar da "hemen" olamadı...
skip to main |
skip to sidebar
Kısa hikayelerim ile trajikomik anılarımın buluşma ve kendi aralarında kaynatma noktası...
28 Kasım 2018 Çarşamba
22 Kasım 2018 Perşembe
Merdivenler Kenti | Kitap İnceleme
Bazı kitaplar vardır, fantastik edebiyatta sık sık kullanılan
klişelere düşmeyip yıllar boyunca keyifle hatırlayacağınız bir macera sunar
sizlere. Merdivenler Kenti onlardan biri oldu benim için.
Bilirsiniz; tüm diyarları tehdit eden karanlık bir lord,
herkesi kurtaracak bir seçilmiş kişi, klasik elf ve cüce ırkları… ve tabii ki
ak sakallı, asalı büyücüler. Neredeyse her fantastik romanda gördüğümüz, okuduğumuz
şeyler bunlar. Tolkien’in izinden giden, ona benzer dünyalar kurmaya çalışan
kitaplar.
Ama arada sırada bu klişeleri yıkıp tamamen özgün şeyler
ortaya çıkaranlar da oluyor. Brandon Sanderson seneler önce Elantris’le yapmıştı
bunu bana mesela. China Mieville de Perdido Sokağı İstasyonu’yla. İşte şimdi
bu ikisinin yanına büyük bir keyifle koyacağım başka bir kitabım daha oldu
Merdivenler Kenti’yle.
Bir zamanlar birbirinden farklı karakterlere ve güçlere
sahip olan altı ilahi varlığın hükmettiği Bulikov’da, namı diğer “Merdivenler
Kenti”nde geçiyor hikâyemiz. Burası eskiden pek çok mucizeye ev sahipliği yapan
ve “Kıta” olarak anılan toprakların en gözde şehri. Her ilahın kendi kuralları,
kendi müritleri ve kendi mucizeleri var. Ve her biri farklı şehirlerde kendi
halklarına hükmediyor. Hepsinin birleştiği, tüm mucizelerin ve halkların bir
araya geldiği yerse Merdivenler Kenti.
Ancak uzun zaman önce, ilahlar tarafından görmezden gelinen
ve yıllar boyunca sömürülüp ezilen Saypur halkı isyan ederek Kıta’ya saldırmış.
Ve bu isyan sırasında kimsenin aklına gelmeyecek bir şey başarmışlar: İlahları
öldürmek…
Bulikov artık eski günlerinin sadece solgun bir hayaleti. Sokakları
pislik içinde, insanları fakir, binaları ve tapınakları yıkık dökük. Dahası,
tarihleri ve dinleri de yasaklanmış, sansürlenmiş durumda. İlahlara inanmaya
devam etmek şöyle dursun, onların isimlerini bile ağızlarına alamıyorlar. Kıta’yı
işgal eden ve yönetimi elinde tutan Saypur yetkilileri bunu bizzat garanti altına
alıyor. Kurallara karşı çıkanlarsa cezalandırılıyor.
Derken günün birinde Saypulu ünlü bir arkeolog gizemli bir
cinayete kurban gidiyor ve kahramanımız Shara Thivani ile sekreteri Sigrud bu
olayı araştırmak için Bulikov’a gönderiliyor. Shara aslında çok yetenekli bir
casus ve ilahlar konusunda belki de dünyadaki en bilgili kişi. Sigrud ise… Ah,
Sigrud! Kendisi kesinlikle kitaptaki en sevdiğim karakter oldu. İki metreye yakın
boyu, iri yarı cüssesi, umursamaz tavırları ve tek gözüyle kuzeyli bir korsan o.
En iyi yaptığı şey adam öldürmek ve Shara’yı korumak için elini kana bulamaktan
hiç çekinmiyor. Ama tüm o umursamaz tavırlarına rağmen oldukça sempatik,
sevilesi bir karakter kendisi. Shara’nın onu “sekreterim” diye tanıtması da ayrı
bir komiklik katıyor işin içine.
Kim, neden, nasıl?
Başlıca Çevirilerim
- Toz Gibi Yıldızlar – Isaac Asimov
- Uzay Akımları - Isaac Asimov
- Gökteki Çakıl Taşı - Isaac Asimov
- Kan, Ter ve Pikseller - Jason Scheirer
- Witcher Evreni – Dark Horse
- Geliş – Ted Chiang
- 2312 – Kim Stanley Robinson
- Kara Prizma – Brent Weeks
- Ejderha Yolu - Daniel Abraham
- Ender’in Oyunu – Orson Scott Card
- Vardiya – Hugh Howey
- Gölge Oyunu – Ray Bradbury Derlemesi
Bazı Düzeltilerim
- Elçilik Kenti - China Mieville
- Locke Lamora’nın Yalanları – Scott Lynch
- Kızıl Gökler Altında Kızıl Denizler – Scott Lynch
- Hırsızlar Cumhuriyeti – Scott Lynch
- Silo – Hugh Howey
- Toz – Hugh Howey
- Dresden Dosyaları 4 – Jim Butcher
- Mongoliad Üçlemesi – Neal Stephenson
Tozlu Raflardakiler
Kategoriler
- Anı (154)
- Bilim-Kurgu (7)
- Blog Dergisi (2)
- BU Yayınları (11)
- Çeviri (54)
- Çizgi-roman (11)
- e-kitap (1)
- Eleştiri (12)
- Fantastik (31)
- Fas (1)
- Geçmişin Gölgesi (1)
- Gölge (5)
- Hikaye (74)
- İnceleme (63)
- Kayıp Rıhtım (59)
- Kitap (44)
- Kitaplarım (12)
- Konuk Yazar (4)
- Korku-Gerilim (4)
- Mim (13)
- Ne demek? (2)
- Oyun (3)
- Oyungezer (2)
- Pazarolla (8)
- Polisiye (10)
- Radyo (2)
- Röportaj (5)
- Takıntılar (6)
- Tavan arası (2)
- Yemin ve Öç (5)
- Yitik Öyküler (13)
- Yorgun Savaşçı (11)
Yakın Takiptekiler
Takip Ettiklerim
-
-
Nice #23Nisan 'lara...2 gün önce
-
Sally Hepworth "Darling Girls"5 hafta önce
-
-
Hayat Seçimler ile Şekil Alır !1 yıl önce
-
-
From Hell2 yıl önce
-
-
-
-
-
Kafes - Josh Malerman6 yıl önce
-
Ve yaz biter8 yıl önce
-
Bakış Açısı10 yıl önce
-
12'den 20. Güne Zıplayış10 yıl önce
-
LADY GAGA'DAN YENİ VİDEO: "APPLAUSE"10 yıl önce
-
Bu Dünürler Size De Tanıdık Gelecek!11 yıl önce
-
Yasal Uyarı
Bu blogda yazılan yazıların hepsi Telif Hakları Yasası gereğince blog sahibine aittir. Blog sahibinin izini alınmadan alıntı yapmak, kopyalamak, kaynak göstermeden başka bir yerde yayınlamak kesinlikle yasaktır. Anlayışınız ve emeğe gösterdiğiniz saygı için teşekkürler.