Fantastik ve bilimkurgu edebiyatının en saygın ödüllerinden biri olan Hugo Ödülleri bu yıl politik savaşların gölgesinde kaldı. Sağcılar ve solcular arasındaki ezeli rekabet ödüllere de sıçradı ve ortaya belki de bir daha asla tamir edilemeyecek derecede hasarlı bir sonuç çıktı.
Önemli not: Bu yazı hazırlanırken hiçbir şekilde taraf tutulmamış, olaylara tamamen objektif bir bakış açısı getirilmeye çalışılmıştır. Amaç kesinlikle sağ ya da sol ağırlıklı bir görüş sunmak değil, tam aksine Hugo Ödülleri’nde yaşanan olayları en ayrıntılı şekilde aktarmaktır. Eğer okurken yazarın taraf tuttuğu gibi bir izlenime kapılacak olursanız lütfen samimiyetle yazılmış bu notu göz önünde bulundurun.
1953 yılından beri düzenlenmekte olan Hugo Ödülleri’nin bilimkurgu ve fantastik edebiyatı için önemi ve prestiji su götürmez bir gerçektir. Bugüne dek Isaac Asimov, Ursula Le Guin, Arthur C. Clarke, G.R.R. Martin ve Neil Gaiman gibi pek çok yetenekli ustanın hak ettiği ilgiyi görmesini sağladığı gibi Dune, Karanlığın Sol Eli, Ender’in Oyunu, Neuromancer ve Mülksüzler gibi ölümsüz eserlerin dünyanın dört bir yanındaki kitap tutkunlarıyla buluşmasına da önayak olmuştur. Hangimiz bu ödüle layık görülen bir eseri okuma listemize eklemedik ya da üst sıralara taşımadık ki?
Hugo’yu diğerlerinden farklı kılan en önemli unsur, adayların da galiplerin de okurlar tarafından belirlenmesidir hiç kuşkusuz. Örneğin Nebula Ödülleri, Amerikan Fantastik ve Bilimkurgu Derneği tarafından dağıtılır. Ama Hugo Ödülleri her yıl düzenlenen WorldCon’a (Dünya Fantastik ve Bilimkurgu Kongresi) katılan, o yıl çıkmış kitapların çoğunu okuyan ve 40 dolarlık üyelik ücretini ödeyecek kadar kendini bu işe adamış gerçek kitap kurtları tarafından belirlenir.
Ya da belirlenirdi… Bu yıla dek. Çünkü 2015 Hugo Ödülleri şimdiye kadar benzerine rastlanmamış bir politik çekişmenin savaş alanına dönmüş durumda. Hem de gerçek anlamda… Eğer sitemizde düzenli olarak paylaştığımız ödül haberlerini takip ediyorsanız bu yılki Hugo listelerini de görmüşsünüz demektir. Ve muhtemelen sizler de bizim gibi kafanızı kaşımışsınızdır. Evet, her ödül haberinde karşımıza çıkan
Ancillary Sword’u ve sürpriz bir şekilde çok sevdiğimiz
Dresden Dosyaları’nı orada görmek güzeldi ama… 6 farklı eserle 3 ayrı dalda birden aday olarak rekor kıran şu
John C. Wright da kimdi? Diğer ödüllerde (
Locus,
Nebula,
World Fantasy) karşımıza sık sık çıkan
Peripheral (William Gibson),
Lock In (John Scalzi),
The Three-Body Problem (Cixin Liu),
Bay Mercedes (Stephen King) ve övüle övüle bitirilemeyen tüm o diğer kitaplar neredeydi? Kimdi bu aday listelerini dolduran tanınmayan isimler?
Evet, Türk okurlar olarak ödül haberlerindeki isimlerin bir kısmını çoğunlukla tanımıyor oluruz zaten; fakat arada iki-üç tane tanıdık yazar illa ki satır aralarından bize el sallar. Ama bu yıl değil… Çünkü bu yıl aday olan isimlerin %90’ını Amerikalı okurlar bile tanımıyor. Bu bir şaka değil, acı gerçeğin ta kendisi. Peki bu nasıl mümkün olabilir? Bu sorulara yanıt bulabilmek için DeLorean’ımıza atlayıp zamanda biraz geriye gitmemiz gerekiyor.