18 Mart 2022 Cuma

Batman: Dünyadaki Son Şövalye | Kitap İnceleme


Batman: Dünyadaki Son Şövalye'yi nihayet okuyabildim. İhtiyar Logan'ın DC'deki karşılığı gibi olmuş.

Batman bir gün gözlerini Arkham'da açıyor, kendini hatırladığından daha genç buluyor ve yıllardır doktorların gözetiminde yaşadığını öğreniyor. Hiç Batman olmamıştır... Batman sadece deliliğinin ona oynadığı bir oyundur. Joker, İki Surat ve Penguen gibi azılı düşmanlarıysa tımarhane çalışanları... Alfred ona yıllardır tedavi gördüğünü, artık normale dönmenin vaktinin geldiğini söylüyor.

Ama Batman bu, böyle bir şeye körlemesine inanır mı hiç? O da başlıyor araştırmaya ve aslında işlerin hiç de Alfred'in anlattığı gibi olmadığını keşfediyor. Tam aksine, tıpkı İhtiyar Logan'daki gibi mahvolmuş bir gelecekte uyanmıştır Batman. Kötüler kazanmış, şehirler yıkılmış, tuhaf anormallikler topraklara hâkim olmuştur. Ve nasıl ki yaşlı Wolverine yanına kör Hawkeye'ı alıp o uğursuz topraklarda bizi bir gezintiye çıkarıyorsa, genç Batman de yanına cam bir fanusun içindeki Joker'in kellesini alıp başlıyor buraları dolaşmaya.

İlk cilt kanımca aralarındaki en iyisiydi. Maceraya giriş, bir sürü gizem unsuru, Joker'le karşılaşmak, kafada deli sorular...

İkinci ciltte bu topraklarda tam bir tur atıyor, DC evreninin yeni ve eski karakterlerinin (bazıları o kadar eski ki göndermeleri anlamak için internetten araştırmam gerekti) başlarına gelenleri görüyor ve sonunda Gotham'a geri dönüyoruz.

Üçüncü ve son ciltteyse Batman'in bu distopik dünyanın baş kötüsü olan Omega'yla savaşmasını okuyoruz. Açıkçası Omega'nın kim olduğunu daha en başından doğru tahmin ettiğim için bu ciltte yaşananlar bana o kadar etkileyici gelmedi. Yine de o son sahneyi sevdim. Klasik maceralar arasına koymam belki ama okuduğuma da kesinlikle pişman değilim bu seriyi.

Yeni 52'den tanıdığımız Snyder ve Capullo ikilisi yıllar sonra bir araya gelip gene güzel bir iş çıkarmışlar. JBC Yayıncılık her zamanki gibi muazzam bir baskı kalitesiyle buluşturmuş bu ciltleri bizlerle. Emre Taşkıran'ın çevirisi ve Aslı Dağlı'nın editörlüğü de her zamanki gibi dört dörtlüktü. Hepsinin ellerine sağlık.

Son olarak sevgili Ertan Ergil'e hem teşekkürlerimi hem de özürlerimi gönderiyorum buradan. Bana bu ciltleri inceleme yazmam için yollamıştı. Ama ben ailevi sağlık sorunları nedeniyle ona sözümü tutamadım. En azından bu şekilde yorumumu ve tanıtımımı yapayım bari dedim ben de.

0 comments: