Çizgi romanlarda radikal değişiklikleri sevmeyenlerdendim. Ta ki Ms. Marvel‘la tanışana dek.
Yıllarca büyük bir ilgiyle, yakından takip ettiğimiz karakterlerin birdenbire ırk ve cinsiyet değiştirmesini ya da köken hikâyelerinin tamamen farklılaştırılmasını sevmiyorum, sevemedim. Ama bunun ırkçılık ya da seksistlikle bir ilgisi yok; sadece gereksiz ve anlamsız buluyorum, hepsi bu. Stan Lee’nin de dediği gibi: Farklı cinsiyetlere ve ten rengine sahip yepyeni karakterler yaratmak varken varolanı ve sevileni değiştirmek neden?
O nedenle Ultimate evreninde Peter Parker’ı öldürüp yerine Latin Amerikalı bir eşcinsel getirdiklerinde bu karara en çok itiraz edenlerden biri de bendim. Bu olay Spider-man hayranları tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmıştı, bence haklılardı da. Ondan birkaç yıl sonra bu kez de yeni Ms. Marvel çıktı ortaya. Pakistan asıllı, esmer tenli bir Müslüman’dı kendisi. Ve çizgi roman okurları tarafından benzer bir tepkiyle karşılanmıştı. Marvel çok bozmuştu, Pakistanlı bir karaktere kimin ihtiyacı vardı, hem de Müslüman? Ünlü komedyen Conan O’Brien bile yeni Ms. Marvel için “Kocasının diğer eşlerinden daha fazla süper güce sahip,” şeklinde bir espri yapmıştı.
Ama bu kez yanılıyorlardı. Çünkü onun iki önemli artısı vardı. Birincisi asıl Ms. Marvel’ı öldürerek ya da seriyi başa sarıp yeni bir köken hikâyesi yazarak “Aslında o hep Pakistanlı bir Müslümandı!” diye çıkmamışlardı karşımıza. Tıpkı Stan Lee’nin önerdiği gibi, yepyeni bir karakterdi bu. Farklı güçleri, farklı yetenekleri ve farklı bir kökeni vardı. İkinci büyük artısıysa senaryosunun G. Willow Wilson’ın maharetli ellerinden çıkmasıydı elbette…
Mühtedi
Wilson’ı tanımıyorsanız ülkemizde MonoKL Yayınları tarafından basılan ödüllü eseri Elif’i (Alif The Unseen) henüz okumamışsınız (ve çok şey kaçırıyorsunuz) demektir. Kendisi Amerika’da doğup büyüyen, ama daha sonra Müslümanlığı seçerek tesettürü tercih eden çok ünlü bir çizgi roman senaristi ve yazardır. Hikâye anlatımı konusunda da gerçekten çok başarılı biridir. Ama onu özel kılan bir şey daha var: iki dini kültür arasında kalan birinin perspektifini birebir yaşaması.
G. Willow Wilson bunu Elif’te Mühtedi karakteri üzerinden yansıtır bizlere. Mühtedi bir bakıma yazarın kendisidir aslında. Amerika’da doğan, ama daha sonra Müslümanlığı tercih eden, başını kapayan fakat ne yaparsa yapsın her iki kültüre de asla tam anlamıyla ait olamayan bir kadın… Mühtedi olay örgüsünün akışı açısından çok büyük bir rol oynamasa da kilit bir karakterdir ve hem yazarın hem de onun gibi din değiştiren insanların yaşadığı bu kültürel ikilemi okuyuculara çok güzel bir şekilde aktarır. Ki zaten 2013’te World Fantasy Award En İyi Roman Ödülü’nü kazanmıştır bu roman.
Wilson, Ms. Marvel’da bu başarılı formülü bu kez tersine çeviriyor ve Amerika’da doğmuş Müslüman bir karakterle çıkıyor karşımıza: Kamala Khan. Kendisi Jersey’de doğup büyüyen ve burada okula giden, 16 yaşındaki bir genç kız. Bir kere çizimi kesinlikle çok ama çok başarılı: kapkara ve karmakarışık saçları, esmer teni ve karakteristik, kancalı burnuyla tam bir Arap kızı o. Ama aynı zamanda da tam bir nerd, bilgisayar oyunlarına bayılıyor, fan-fiction yazıp internette yayınlıyor ve Avengers’ı, özellikle de Captain Marvel’ı çok yakından takip ediyor. Ve az önce bahsettiğim Mühtedi gibi iki kültürün arasında sıkışıp kalmış. Kendisi olmak istiyor fakat iki tarafa da asla tam manasıyla ait olamıyor. Çünkü, ilk cildin kapağında da yazdığı gibi, o “Normal Değil.”
Normal Değil
Kamala’yı bu kadar çekici kılan da işte tam olarak bu. Tıpkı Peter Parker gibi günlük hayatta gerçek sorunlarla boğuşan bir karakter var karşımızda. Üstelik sadece kültürel çekişmelerle sınırlı değil bu. Çünkü o 16 yaşında bir genç kız. Geldiği kültür gereği tutucu bir aileye sahip, yaptıklarının hesabını vermek, açıklamalarda bulunmak zorunda. İnsanlığı kurtardıktan sonra eve dönüp de geç kaldığınız için bir hafta cezaya çarptırıldığınızı düşünsenize. Ya da tam bir maceranın ortasındayken annenizden telefon aldığınızı… Bir de üstüne Wilson’ın harika mizah anlayışını kattığınızda okurken inanılmaz keyif aldığınız, bol bol sırıtmanıza sebep olan nefis bir karışım çıkıyor ortaya. Özellikle kostümünü “neyden” yaptığını mutlaka görmelisiniz.
Kamala hem bir şekil değiştirici, hem de iyileşme faktörüne sahip. Vücudunu istediği gibi büyültüp küçültebiliyor, kollarını ya da bacaklarını uzatabiliyor, dev gibi büyüyüp cüce gibi ufalabiliyor. Tabii ilk başlarda bir hayli acemice ve kontrolsüzce yapıyor bunları, sonuç olarak da bir sürü kahkaha malzemesi çıkıyor okura.
Kamala’nın güçlerini kazanması bayağı üstü kapalı bir şekilde gerçekleşiyor aslında. Marvel evrenini takip etmeyen birininanlayamayacağı bir şekilde hatta. Konuyu çok açık etmeden anlatmam gerekirse, kızımız bir tür sise yakalanıyor, kendinden geçiyor ve uyandığında süper güçlere kavuştuğunu keşfediyor. İlk okuduğumda çok basit bulduğumu itiraf etmeliyim. Ancak daha sonra ufak bir araştırma yapınca taşlar yerine oturdu. Sis, Inhumans serisinde aynı anda meydana gelen bir olay sonucu meydana geliyor. Terrigen Sisi adındaki bu madde insanların genlerindeki süper güçlerin açığa çıkmasını sağlıyor. Black Bolt’un çılgın bir bilim adamının inşa ettiği Terrigen Bombası’nı istemeden patlatması sonucu sis Jersey’e yayılıyor ve Kamala’nın genlerini değiştiriyor.
Cildi okurken son dönemlerde ekranlarda boy gösteren Supergirl dizisinin ortaya çıkışının hiç de tesadüf olmadığını fark edeceksiniz. Çünkü dizinin yaptığını Wilson Ms. Marvel’la bir yıl önce gerçekleştirmiş bile. Başarısı da New York Times Bestseller birinciliği ve Hugo Ödülleri 2015 galibiyetiyle tasdiklenmiş.
Mükemmel
Ms. Marvel’ı benim için bir adım daha öne taşıyan şeyse satır aralarına gizli kelime oyunları ve kendi hayatımızdan kesitler görmek oldu. Örneğin “Marvel” kelimesinin dilimizde “harika, mucize” anlamına geldiğini bilirsiniz. Hadi biraz daha zorlarsak “mükemmel.” Kamala da Arapçadaki “Kamal” (bizdeki Kemal) adının kadın versiyonu. Anlamı da “mükemmel.” Yani aslında karşımızda gerçek adının anlamı da “marvel” olan bir Ms. Marvel var. Daha da güzeli “normal değil” olarak tanıtılan kızımızın “mükemmel” olması ve farklılığın o kadar da kötü bir şey olmadığı mesajının verilmesi.
G. Willow Wilson elbetteki satır aralarında Müslümanlar’ın Amerikalılar tarafından daha iyi anlaşılması, onların da bizim (daha doğrusu onlar) gibi birer insan olduğunun görülmesi için ufak dokundurmalarda bulunuyor kızımızın serüvenleri sırasında. Ama bunu kesinlikle sıkmadan, göze sokmadan yapıyor. Yeri geldiğinde de (daha önce de değindiğim ama tekrarlamakta bir beis görmediğim gibi) harika espriler patlatmaktan geri kalmıyor. Bu da doğal olarak seriyi Amerikalı okurlar için benzersiz kılıyor, çünkü çizgi romanlarda görmeye alışık olmadıkları bir şeyle karşılaşıyorlar sayfalarda. Bizim, yani Türk okurların ise farklı bir avantajı var bu konuda. Çünkü biz hem çizgi romanlarda görmeye alışık olmadığımız hem de gerçek hayatta her gün gördüğümüz şeylerle karşılaşıyoruz. Kamala’nın Türk arkadaşı Nakia ve başörtüsüyle ilgili sorunları, tam bir sofu olan ağabeyi Aamir, kızının bir erkekle ilişkiye girip hamile kalacağından korkan paranoyak bir anne, çaya aşırı derecede tutkun bir baba ve daha bir sürü şey… Bu da sayfaları çevirirken iki kat daha fazla keyif almamızı sağlıyor.
Bizim açımızdan sevindirici olan diğer kısmı ise çevirisinin çok çok iyi olması. Arkabahçe ekibi çizgi romanı dilimize kazandırırken son derece kaliteli bir iş ortaya çıkarmış. Esprilerin hiçbirinin kaybolmaması için gösterdikleri özen kadar ammi (anne), abu (baba) gibi kelimelere de dokunmayarak çok doğru bir tercihte bulunmuşlar. Tüm cilt boyunca gözüme çarpan tek şey sadece iki minik yazım hatası oldu. O da Kamala şansı diyelim…
Özet olarak “normal olmayan”, sıra dışı bir çizgi roman okumak istiyorsanız; kusursuz değil de hata yapan ve başını sık sık belaya sokan karakterlerden hoşlanıyorsanız; “Iyy, pis Araplar!” klişesi sizin için anlamsızsa Ms. Marvel’a mutlaka bir şans verin. Kesinlikle pişman olmayacaksınız.
Not: İlk olarak Kayıp Rıhtım'da yayımlanmıştır.
0 comments:
Yorum Gönder