12 Temmuz 2020 Pazar

Nenning???


Bir, "Bundan sonra editörlüğünü yaptığım çevirilerle ilgili yorumda bulunmayacağım!" sözünün bir kez daha çiğnendiği yazıya daha hoş geldiniz.

Elçilik Kenti'nin çeviri düzeltisine devam ediyorum. Gerçi yazar China Mieville'in karmaşık yazım stili sağ olsun, ben mi kitabı düzeltiyorum, yoksa egomu hunharca ayaklar altına almak suretiyle kitap mı beni düzeltiyor bilemiyorum. Her neyse...

Kitabın bir bölümünde karakterlerden biri için bir tür benzetme yapılıyor. Gerçek ismi yerine yaptığı işe uygun bir isim takıyorlar kendisine. Ve bunun bir "kenning" olduğu söyleniyor. Kitabın ilk baskısındaki çeviri şöyle: 

“Ona ne diyorlar biliyor musunuz? Uyuşturucu-tanrı.”
Kısa bir sessizliğin ardından, “Bu bir lakap (kenning),” dedim dikkatle.
“Hayır,” dedi Bren. O birleşik mecaz için söylenen eski terimi kimlerin bildiğini tartmak için odaya göz gezdirdi. “Bu kemik evi gibi değil, Avice.” Göğsünü, kendi kemik evini yumrukluyordu. “Daha basit. Yalnızca gerçek.”
 
Gördüğünüz gibi, eski tercümede "kenning" kelimesi "lakap" olarak çevrilmiş. Aslında bir bakıma mantıklı... Ama ondan sonra gelen diyaloglarla tutarsızlık yaşanıyor bu sefer de. Çünkü lakap kelimesinin anlamı metnin şu hâliyle, "birleşik mecaz için söylenen eski terim" olarak açıklanmış oluyor. Okuyunca da doğal olarak ne alaka diyor insan. Dahası, kenning için verilen "kemik evi" örneğinin de bizde hiçbir anlamı yok. "Bone-house", yani kemik-evi eski İngilizcede vücut, göğüs sözcükleri için kullanılan bir tür benzetme. İşte kenning ile kast edilen şey de aslında bu: Bir şeyi direkt olarak söylemek yerine onu dolaylı olarak anlatan "iki kelime" kullanmak.

Tabii ilk başta bunu bilmiyordum. İngiliz Dil Edebiyatı değil, tekstil mezunuyum çünkü. Düne kadar bana "Kennnig nedir?" diye sorsalar muhtemelen vereceğim cevap "Nenning?" olurdu :) Hâl böyle olunca içimdeki Saadettin Teksoylarla birlikte hummalı bir araştırmaya giriştim. Gelin görün ki bizdeki sözlüklerin hiçbirinde kenning teriminin anlamı bulunmuyor. 

Allem ettim kallem ettim, internetin altını üstüne getirdim ve sonunda bazılarının buna "mecaz-ı mürsel" dediğini keşfettim (Edebiyat okuyanlar yüzlerini buruşturarak hatırlamıştır şimdi bunu). Kenning'i karşılayan en iyi şeyin bu olduğu hakkında alevli tartışmalara bile denk geldim bazı sitelerde. Ama bence yanılıyorlar. Neden? Çünkü şöyle;

Kenning, eski İngiliz şiirlerinde bariz bir şeyi "iki kelimeyle" anlatma yolu olarak geçiyor. Deniz değil de "yelken yolu," güneş değil "gök mumu," kan değil "savaş teri..." Ya da yukarıdaki örnek olduğu gibi, göğüs yerine "kemik evi."

Ama mecaz-ı mürsel bir kelimenin yerine "sadece tek kelime" getirilerek yapılıyor. Mesela, "Sınıf, yeni öğretmenini merakla bekliyordu," gibi. Burada "öğrenciler" yerine sınıf kullanılmış. İşte bu mecaz-ı mürsel. Dolayısıyla kenning'le alakası yok.

Ne olabilir, ne olabilir diye düşündüm durdum bunun üstüne dün bütün gün. İngilizce derslere bakıyorum, yok. Akademik makalelere bakıyorum, yok. Sözlükleri karıştırıyorum, yok. Hepsi kenning'in ne olduğunu anlatıyor ama Türkçedeki karşılığını bilen yok.

Sonunda, bir grup İngilizce öğrencisinin kendi aralarında gerçekleştirdikleri bir yazışmaya denk geldim (Düzgün çeviri yapmak adına her tür yazışmanız itinayla okunur). "Ya bu kenning denen şey biraz bizim dolaylama gibi bir şey aslında," demiş birisi. Dolaylama! İşte bu ya!

"Derya kuzusu" (balık), "ince hastalık" (verem), "beyaz perde" (sinema) gibi dolaylı yoldan, "iki kelimeyle" anlatma yöntemine dolaylama deniyor bizde. Dahası, internette "kenning ve dolaylama" olarak aratınca "Türkçe eğitimi veren İngilizce kaynaklarda" hakikaten de bunun için "dolaylama" adının kullanıldığını gördüm. O cümleyi yazan arkadaşa buradan selam olsun.

Ondan sonrası biraz daha kolaydı. Tek yapmam gereken "kemik evi - göğüs" benzetmesinin yerine geçebilecek, benzer bir dolaylı anlatım bulmaktı. Onu da "kafa - akıl kutusu" ile bir nevi çözdüm diyebilirim. Tam karşılığı olmadı ama en azından anlaşılır, en azından yazarın anlatmak istediğine sadık bir çeviri çıktı ortaya.

“Ona ne dediklerini biliyor musunuz? Uyuşturucu-tanrı.”
Kısa bir sessizliğin ardından, “Bu bir dolaylama,” dedim dikkatle.
“Hayır,” dedi Bren. İkili mecazlar için kullanılan bu eski terimi kimlerin bildiğini görmek için odaya göz gezdirdi. “Bu akıl kutusu gibi bir şey değil Avice.” Kafasına, kendi akıl kutusuna hafifçe vurdu. “Bu daha dolambaçsız bir şey. Gerçeğin ta kendisi sadece.”

Ha, niye bu kadar uğraştın derseniz, kitap zaten başlı başına dil ve dilbilgisi üzerine. China Mieville sadece bir bilimkurgu yazmamış, aynı zamanda lisanın sınırlarını zorlamış. Tabii bu arada benim akıl sağlığı sınırlarımı da zorluyor, orası ayrı.

İşte güneşli bir pazar günü bunlarla eğleniyorum ben de :) Ne güzel di mi?

4 comments:

Arqonquin dedi ki...

Şu yazılarınıza bayılıyorum. Şimdi bayılmayı ne anlamda kullandığımı düşünerek bir başka pazar sabahında eğlenebilirsiniz :)

mit dedi ki...

Teşekkürler :)

erenemre dedi ki...

Selamlar. Eğlendim gece gece, teşekkürler :). Gel de şimdi bu kitabı alıp okuma...

mit dedi ki...

Rica ederim, gülümsettiysem ne mutlu :) Kitabı okursanız ondan da keyif alırsınız umarım.