19 Ocak 2021 Salı

Bizim Asansörcünün Çektikleri

Her ay bizim apartmandaki asansörün bakımını yapmaya gelen bir Sedat ağabeyimiz var. Kendisi hafif toplu, kır saçlı biridir. Çok sessiz, çok saygılı bir adamdır. Zile basar, sonra birkaç adım geri çekilir, ellerini önünde kavuşturur ve kapıyı açmamız için öylece bekler. Konuşurken başını hafif yana eğer, bir şeye itiraz ettik mi gıkı çıkmaz. Bir arıza oldu mu motoruna atlayıp hemen geliverir. İyi biridir yani...

Benim de huyum kurusun, apartmana devamlı gelip giden, yüz yüze baktığımız kişilere takılmadan edemem. Kapıcı, asansörcü, sucu, kargocu... Hepsiyle illa şakalaşırım, onları güldürecek bir şeyler yaparım. Sedat ağabey de bu konuda bir istisna değil.

Mesela geçen ay asansörümüz arıza yaptı ve birkaç parçasının değişmesi gerekti. Eh, bir miktar para tuttu hâliyle. Babam dedi ki, "Oğlum, Sedat ağabeyin gelecek. Portmantonun üstüne 400 lira koydum, verirsin." Tamam dedim ben de ve beklemeye başladım. Derken beklenen an geldi, kapı çaldı ve bir koşu gidip açtım. Daha adamcağız bir şey söyleyemeden, "Sedat ağabey... Babamın dediğine göre bize para verecekmişsin. Alayım!" dedim, boş avucumu ona uzatıp. Adam bir bana baktı, bir avucuma. Önce hafiften güler gibi oldu, sonra yüzü düştü, ardından bir daha güldü. Ne diyeceğini şaşırdı anlayacağınız. 

Başka bir seferinde de, yine kontrole geldiğinde bizim kapıyı çalıp çatının anahtarını istedi. Makine dairesine girecek. Ben de çıkarıp verdim anahtarı, bir taraftan da, "Dikkat et, sakın düşme. Bir daha otomatiğe basmam valla," diye takıldım ona. Aradan beş dakika geçti, yine zil çaldı. Gittim, diyafonun düğmesine bastım, yine Sedat ağabey... Motosikletinden bir parça almak için aşağı inmiş. Ama ben rahat durur muyum hiç? "Ben sana dikkat et, damdan düşme demedim mi? Açmıyorum işte!" dediğimde adamcağız kahkaha krizine girdi.

Bugün de hem bakım yapmak hem de senelik sözleşmeyi yenilemek için yine bize uğradı kendisi. Açtım kapıyı, selamlaştık, karşılıklı hâl hatır sorduk. Sonra sıra geldi asıl meseleye. "Yeni sözleşme getirdim. İmzalamanız gerekiyor," dedi. Sonra da daha alçak bir sesle, utangaçça ekledi. "Bakım ücreti zamlandı. 20 lira arttı." Ben de, "Ha, öyle mi? O zaman bundan sonra seninle çalışmıyoruz, gidebilirsin," diyerek kapıyı yavaşça kapatmaya başladım. Sedat ağabeyin gözleri ardına kadar açıldı; boştaki elini kaldırdı, indirdi, sonra tekrar kaldırdı; ağzı bir açılıp kapandı. Tabii dayanamadım daha fazla, gülmeye başladım. Benim güldüğümü görünce rahatladı, şöyle kocaman bir tebessüm etti. "Ya İhsan," dedi, "ne adamsın."

Ama ne yapayım? Sedat ağabeyin yüzünde gördüğüm o tebessüm var ya... İşte o benim için de pozitif bir enerji kaynağı oluyor. Ben de gülüyorum, mutlu oluyorum, hayata daha pozitif yaklaşıyorum. Gün içerisinde bizim kahrımızı çeken, emeklerinin karşılığında bir teşekkür veya güler yüz bile görmeyen o kadar çok insan var ki... Garsonlar, kasiyerler, güvenlik görevlileri, satış elemanları. Kapıcılar. Asansörcüler. Kargocular. Bu insanlara bir günaydın dediğinizde, azıcık güler yüz gösterdiğinizde, hâllerini hatırlarını sorduğunuzda ne kadar mutlu olduklarını hiç fark ettiniz mi? Gözlerinin içi güler, omuzları gevşer, yüzlerine bir tebessüm yerleşir. İnsan olduklarını hissederler. Demem o ki böyle kimselere bir tebessümü çok görmemek lazım. Bir deneyin, size de iyi geldiğini fark edeceksiniz.

Şimdi önümüzdeki ay gelsin de Sedat ağabeye 20 lira eksik vereyim, bakayım ne yapacak. Hohoho!

2 comments:

Arqonquin dedi ki...

Sedat Ağabey'e bir selam gönderiyorum, dikkat etsin damdan düşmesin :D

mit dedi ki...

İletirim selamını :)