17 Mart 2016 Perşembe

Uzak | Kitap İnceleme

“Nedir bu kadar çok insanı ailelerini ve hayatlarını geride bırakıp, geleceğin meçhul olduğu bilinmez topraklara yolculuk etmeye iten?”
Shaun Tan’ın Uzak (The Arrival) adlı grafik romanı yukarıdaki bu basit sorunun üzerine kurgulanmış, şahane bir sanat eseri. Daha ilk cümleden itibaren kitabı övmeye başladığımın farkındayım, evet… ama ne yapayım?! Aldığı, alacağı tüm övgüleri ve de ödülleri sonuna kadar hak ediyor Uzak. Emin olun ilk birkaç sayfasını çevirip hem gözlerinize hem de zihninize bir ziyafet çektirdikten sonra siz de aynısını söyleyeceksiniz, hatta belki de daha bile şevkle.

Peki nedir bu kitabı bu denli özel kılan? Sadece görselleri mi? Hayır… Hayır, hiç de değil. Her biri eski birer fotoğraf gibi görünen, kimi sayfaları boydan boya kaplayan çizimler başlı başına birer sanat eseri, o konuda hiç şüpheniz olmasın. Ancak onlar bir bütünün tamamlayıcı parçası sadece. Uzak’ı özel kılan şey sıra dışılığı. Şöyle bir kitap hayal edin, her sayfası karakalemle çizilmiş, inanılmaz gerçekçi ama bir o kadar da gerçeküstü çizimlerle dolu olsun. Karelerinden size el sallayan karakterler kaşıyla gözüyle, kıyafetleri ve yüz ifadeleriyle, sevinçleri ve hüzünleriyle sokaklarda her gün gördüğünüz insanlar kadar sahici görünsün.

Lakin bununla birlikte kitaptaki mekan tasarımları alabildiğine gerçeküstü olsun. Hayal gücünüzü zorlayan binalar, uçuk kaçık araç gereçler ve birbirinden tuhaf hayvanlar kaplasın her sayfayı. Shaun Tan zaten bunu ta en başında, kitabın kapağındaki sıradan adam ve garip hayvanla bize çaktırmadan söylüyor zaten: Bu sayfalarda normal ve anormal yan yana.


Üstelik bununla da sınırlı değil Uzak’ı harika bir eser kılan etmenler. Kitabın sayfalarında tek bir cümle, tek bir anlamlı harf bütününe rastlamadığımızdan bahsetmedim çünkü daha. Evet evet, doğru okudunuz. 120 küsur sayfalık, kocaman bir ebada sahip olan eserde bir tanecik bile kelime yok. En azından bizim anladığımız şekliyle… Bazen gazetelerde, duvarlarda ve afişlerde tuhaf ve yabancı bir alfabeyle yazılmış bazı yazılar görüyoruz elbette; fakat bunlar ne bize ne de kahramanımıza bir anlam ifade ediyor. Buna karşın karakterlerinin hareketleriyle, yüz ifadeleriyle, birbirlerini kusursuz bir akıcılıkla takip eden kareleriyle muazzam bir hikaye anlatıyor bizlere Uzak. Tıpkı bir sessiz film gibi.

Bir Umuttu Yaşatan İnsanı

Her şey bir babanın eşiyle kızına daha iyi bir hayat sağlayabilmek adına yabancı ve tuhaf bir diyara iş aramaya gitmesiyle başlıyor. Ve Shaun Tan daha ilk sayfadan itibaren sessiz bir film izliyormuş gibi hissetmenizi sağlıyor kareler arasında sağladığı muntazam akıcılıkla. Tek bir konuşma balonu olmamasına rağmen sadece el kol hareketlerinden ve yüz ifadelerinden herkesin ne demek istediğini, ne düşündüğünü, ne hissettiğini gayet net bir şekilde anlayabiliyorsunuz.


Asıl şenlik kitabın baş karakteri olan babanın o yabancı diyara adım atmasıyla başlıyor. Çünkü burası öyle acayip bir yer ki o andan sonra tüm sayfalar sürrealist çizimlerle doluveriyor: fantastik bir masaldan fırlamış gibi görünen binalar, bilimkurgu romanlarını aratmayan araçlar, steampunk ezgileri yansıtan aletler… Hepsi son derece acayip ama her nasılsa bir bakıma tanıdık. Kahramanımızla birlikte yavaş yavaş, sora sora, araştıra araştıra öğreniyoruz neyin ne olduğunu. Burnundan buharlar tüten, su kaynatmaya yarayan uzay mekiği kılıklı aletin aslında bir çaydanlık; tepesinde balon bulunan, minik kapağından içeri bir zarf attınız mı havalanan şekilsiz kulübenin bir posta kutusu olduğunu fark ediyoruz hayretle.

Derken yardımsever bir vatandaş çıkıyor, kahramanımıza yol gösteriyor ve kendisini bu diyara getiren şeyin neler olduğunu anlatıveriyor bize. Bir bakıyorsunuz Birinci Dünya Savaşı’ndan pek de farklı olmayan bir harpten sağ çıkan, yaşlı bir adamın hüzünlü öyküsünü dinliyoruz. Bir çiçeğin, ama oldukça sıra dışı görüntüsü olan bir çiçeğin dört mevsimine şahit oluyoruz arada. Derken iki sayfayı boydan boya kaplayan bulutlara bakar ve onlardan şekiller çıkarırken buluyoruz kendimizi… Sonra bir de bakmışsınız keyifli bir déjà vu yaşayıvermişsiniz orta yerinde.


Ve tabii ki hayvanlar. Kitabın kapağındaki şirin yaratık da dâhil olmak üzere pek çok acayip, tuhaf ama her nasılsa sevimli yaratık dolduruyor Uzak’ın sayfalarını. 6 bölümden oluşan macera boyunca kahramanımızla birlikte hem bu tuhaf yaratıklara hem de bu tuhaf dünyaya giderek alışıyor, ne olduğunu anlamadan kendimizi onlara bağlanmış buluveriyoruz. Öyle ki kitabın konu aldığı adama ve ailesine, tuhaf hayvanlarına ve sürrealist çizimlerine feci şekilde vurulmanız, onları benimsemeniz, mutluluklarına sevinmeniz, üzüntüleriyle hüzünlenmeniz işten bile değil.

Her hikâyenin ardında bir tutam gerçek payı vardır

Avustralyalı çizer Shaun Tan, Uzak’ı resmederken sadece hayal gücüne odaklı bir hikâye yaratmayı amaçlamamış elbette. Her yıl ülkesine gelen binlerce göçmen işçiye dikkat eden Shaun, bu insanların neler düşündüğünü, onların yerinde olmanın nasıl bir his olduğunu merak etmiş. Ülkesinde bu tür kimselere bir tür problem, istenmeyen şey gözüyle bakıldığına dikkat çeken Shaun hiç kimsenin kendilerini onların yerine koyma, büyük resmi görme zahmetine katlanmakla uğraşmadığından dert yanıyor.


Uzak her ne kadar gerçeküstü çizimlerle, tuhaf aletlerle ve anlaşılmaz bir alfabeyle dolu olsa da burada verilmek istenen etki de aynen bu zaten. Dilini ve âdetlerini hiç bilmediğiniz bir ülkeye işçi olarak gittiğinizi hayal edin. Oradaki her yazı tıpkı bu kitaptaki kadar anlamsız görünecektir gözünüze. Aletler, hayvanlar, araç gereçler ve meyveler de öyle… Ancak bir süre sonra, onlara alışınca aslında bildiğiniz bir şeyin farklı bir versiyonu olduğunu fark edersiniz. Uzak’ın yaptığı şey de tam olarak bu aslında.

Uzun lafın kısası Desen Yayınları tarafından ülkemizde de basılan bu eseri ne yapın edin, mutlaka “seyredin.” Kesinlikle pişman olmayacaksınız.

Not: Bu inceleme ilk olarak Kayıp Rıhtım'da yayımlanmıştır.

2 comments:

benimhayatimblogum dedi ki...

Ya kapak çok hoş görünüyo yaaa aayyy merak ettim ya :) en son mert ofluoğlu ters düzü okudum şimdi onun devam kitabıbı bekliyorum yine :) bu arada başka bir şeyler okumalıyım ama:)

mit dedi ki...

Kapak kadar içindeki sessiz film tadındaki hikâye ve çizimleri de çok güzel, inanın :) Bir yerlerden mutlaka edinip okuyun derim. Yorumunuz için teşekkürler :)