Bu hafta iki yakınım üst üste vefat haberleriyle epey bir sarsıldım. Biri üniversiteden arkadaşım, 22 yıllık dostum Soner İper. Daha 39 yaşındaydı; sadece birkaç gün sonra, 1 Eylül'de kırkına basacaktı. Doğum günü gelse de arasam, sesini duysam, konuşsak diye bekliyordum. Keşke beklemeseydim, keşke daha önce arasaydım, sesini son bir kez duysaydım... Keşke, keşke... Ama keşkeler bir fayda etmiyor işte.
Sesi, gülüşü, espri yapmaya çalışıp da becerememesi kulaklarımda çınlıyor. Kimseye zararı olmayan, tertemiz kalpli, çok iyi bir insandı. Gece yarısı geçirdiği ani kalp kriziyle aramızdan göçtü gitti canım dostum. Geriye eşiyle küçük oğlunu bıraktı. Bu dünyadan bir Soner İper geçti. Onsuz bir yanım hep eksik kalacak.
Diğeriyse Fas'tayken birlikte çalışma fırsatı bulduğum, benden bir-iki yaş daha büyük olan Amina (Emine) Assoued. Üç sene aynı ofiste birlikte çalışmıştık. Neredeyse bütün gün beraberdik. İki oğlu vardı. Gülmeyi ve güldürmeyi, paylaşmayı ve yardımlaşmayı seven, çok dürüst bir kadındı. Oradaki yıllarım boyunca bana hem arkadaşlık hem de ablalık yaparak o uzak toprakları bir nevi daha çekilir kılmıştı. O da koronadan vefat etmiş. Uzun zamandır konuşmamıştım onunla. Onun verdiği pişmanlık yaktı içimi. Halbuki artık o kadar kısa ki mesafeler...
İkisi de aynı gün vefat etti, ikisi de aynı gün ayrıldı bu dünyadan. İkisi de hayatımda çok önemli bir yere sahipti. Ama en önemlisi ikisi de kıymetli birer dosttu benim için.
Allah ikisine de rahmet eylesin. Geride kalan yakınlarına sabırlar versin.
Hayat böyle işte. İş, güç derken sevdiklerimize bir mesajı ve telefonu bile çok görüyoruz. Sonra ararım, yarın konuşurum diye hep erteliyoruz. Ama gerçek şu ki ömür bitiyor, iş hiç bitmiyor. Siz siz olun, sevdiklerinizle geçireceğiniz vakitten ödün vermeyin.
0 comments:
Yorum Gönder