24 Temmuz 2011 Pazar

Bir Akbil macerası

Bundan yaklaşık dört-beş sene evvel, nadiren yakaladığım yıllık izinlerimden birinde (az çıktığımı söylemiştim!) İstanbul'a gitmiştim. Giderken de babamın emektar akbilini yattığı tozlu çekmecelerden çıkarıp yanıma almayı ihmal etmedim. Tatilimin ilk gününü amcamların evinde ense yaparak... Aman, şey... amcamlarla geçirerek saadet dolu akrabalık geçmişimizi neşeyle yad ederek geçirdim. İkinci gün ise "Bu kadar aile saadeti yeter." diyerek Avrupa Yakası’na geçmeye ve birkaç arkadaşı ziyaret etmeye karar verdim. Hem de deniz otobüsüyle! Uzun zamandır binmemiştim ve çok özlemiştim doğrusu. Gerçi Kadıköy – Eminönü vapurlarının yerini tutmaz ama neyse… 

Hevesle evden çıktım ve soluğu Bostancı İskelesi’nde aldım. Fakat buraya gelmek akbilimdeki son kuruşların da bana elveda demesine ve kullanılmış biletler cennetine gitmelerine neden olmuştu. Yeniden dolum yapmam gerekiyordu. Etrafıma dikkatle bakındım ama bir tane bile gişe göremedim. Onun yerine, iskelenin bir köşesine şu otomatik dolum cihazlarından koymuşlardı birkaç tane. Makinelere şüpheyle yaklaştım. Daha önce hiç kullanmamıştım çünkü. Üzerindeki talimatlara şöyle bir göz attım ve her şeyi iyice okudum. 


“Nasıl bir terslik olabilir ki?” dedim, kendi kendime. Sonuçta bir sürü insan kullanabiliyordu bunu, benim ne eksiğim vardı? Sonra parayı yerleştirdim, akbili yerine koydum ve… 

Bzzzt! 

Makine hata verdi ve paramı yuttu! 

“Harika…” dedim bezgin bir sesle. "Nasıl başka türlü olabilir ki?" Ardından hemen yetkili birini aramaya başladım. 

İçeride bir güvenlik görevlisi vardı. Ona durumu anlatmaya çalıştım ama pek oralı olmadı. 
“Form doldurmanız gerek.” dedi. “Arkadaşlar makinedeki parayı saydıktan sonra fazla çıktığına kanaat getirirlerse yarın gelip paranızı alabilirsiniz.” 
Yarın mı? “İyi de ben yarın burada değilim ki! Bu gece İzmir’e uçacağım.” dedim ben de. Adam yine oralı olmadı. Yavaş yavaş sinirlenmeye başlıyordum, görevliyse ukalaca gülmekle meşguldü. 

O esnada ellili yaşlarında bir kadın yanaştı yanımıza ve “Makine paramı yuttu!” diye beyan etti. Adamın yüzündeki alaycı gülümsemenin yavaşça solması bana garip bir keyif verdi doğrusu. Görevli hafifçe boğazını temizledi ve “Form doldurmanız lazım. Arkadaşlar makinedeki parayı…” 

Ama sözünü bitirmeye fırsat bulamadı. 

“Ben form falan dolduramam! Yalan mı söyleyeceğim kardeşim? Paramı isterim!” dedi kadın, cazgır bir şekilde. 
“Benim de paramı almam lazım, yarın şehir dışında olacağım.” dedim ben de, fırsattan istifade ederek adamın üstünde baskı kurmaya çalışıyordum kendimce. Ayrıca söylediğim de yalan değildi, hakikaten de yarın İzmir’e uçuyordum ne de olsa. 

Görevli bir bana bir de kadına baktı sonra da “Beni takip edin.” dedi biraz da mecbur kalarak. Bizi arka tarafta bir odaya götürdü. Burada bir başka görevliyle bir süre tartıştıktan sonra tekrar yanımıza geldi. 

“Tamam, paranızı iade edeceğiz. Kaç para kaptırdınız?” diye sordu. 
“On.” dedim. 
“Yirmi.” diye yanıtladı kadın. 

Adam tekrar içeri girdi ve iki form çıkarıp doldurmamızı rica etti. Ardından da paramızı iade etti. Teşekkür edip oradan ayrıldık. Tam kapıdan çıkarken teşekkür etmek amacıyla yanımdaki teyzeye döndüm. O esnada kadın çılgınca bir kahkahayla bana dönüp şöyle dedi; 

“Keşke elli lira kaptırdım deseydim! Hehehehe!”

10 comments:

Roselyn dedi ki...

Eneee bug'a gel xD Teyze de az çakal değilmiş.

zeynep dedi ki...

Yorumsuz... .....

MaFiAMaX dedi ki...

Gören de New York'a gitin sanacak, abi değiştirsene şu resmi :))

Yaşlı felan demiyeceksin insanın aklı her yaşta hinliğe, kurnazlığa çalışıyor.

mit dedi ki...

@ Roselyn: Sorma :) Hepimizi cebinde çıkaracak potansiyele sahipti. Hani blog sayfası falan varsa ve buraya yorum bırakırsa şaşırmamak lazım :)

@ Zeynep: Ben de yorum yapamadım zaten. Ağzım açık bakakaldım kadının suratına :)

@MaFiAMaX: Aaa! Niye öyle diyorsun ama? Tanımadın mı Bakırköy'ümüzün güzide binalarını? :P Şaka bir yana düzgün bir görsel bulamayınca bunu tercih etmek zorunda kaldım, şşt çaktırma :)

Berre dedi ki...

Aslında sizin teyze yine de bizim buralardaki teyze güruhuyla karşılaştırılınca, bin kat daha iyi duruyor. Bizim buraların güzide teyze toplulukları; otobüs kartını 3 liralık doldurup gidiyorlar, iki dakika sonra da ben 5 liralık doldurmuştum diye itiraz ediyorlar. Bu da yetmezmiş gibi, ellerindeki faturada dolum ücreti 3 lira yazdığı için, zavallı büfeciyi sahte belge yapmakla suçluyorlar.

Ben buna rastlamış biri olarak, gelip sizin teyzenin elini öpmek istedim :)

Kaleminize kuvvet.

mit dedi ki...

Oh, oh maşallah. Yaşlı teyzeler bizden habersiz organize yeraltı örgütü kurmuş da haberimiz yok desene :) Hem de ülke çapında! Bence sen buradaki teyzenin elini falan da öpme, borçlu çıkabilirsin :) Sevgiler...

Adsız dedi ki...

çok güzel bir anıydı:) zevkle okudum:)

Mitcim doğum günün kutlu olsun:) Sevdiklerinle sağlıklı,mutlu,huzurlu,kahakaha dolu nicee harika yıllar geçirmeni diliyorum.iyi kii varsın:)

mit dedi ki...

Çok teşekkür ederim sevgili Kamikaze :) Hatırlamana çok sevindim. Eksik olma arkadaşım. Sağ ol, var ol :)

sihirlitorba dedi ki...

güzel bir İstanbul anısı olmuştur senin için :) teyzeye de pes diyorum başka bişey demiyorum :)))

mit dedi ki...

Yaaa, ne demezsin. İstanbul'un ortasında cebindeki son parayı da bir makineye kaptırmak gibisi yoktur :)) Sevgiler...