İnsanı insan yapan nedir? Irkı mı? Ten rengi mi? Milliyeti mi? Yoksa düşünceleri
ve kişiliği mi? John Wyndham, Krizalitler adlı eserinde tam da bu konuyu
sorguluyor işte. Ama bilimkurgunun, hatta belki de biraz da fantastiğin o
kendine özgü eleştiri kılıcını kuşanarak, farklı ve gerçeküstü bir yoldan
yapıyor bunu.
Hikayemiz Waknuk köyünde yaşayan, David adlı bir çocuğun başından geçenleri
konu alıyor. David dış görünüş açısından son derece normal, hatta sıradan biri.
Ve bu onun için inanılmaz bir nimet. Çünkü Waknuk halkı, özellikle de köyün
vaizi olan babası “Sapkınlar” adını verdikleri tüm mutantlara karşı amansız bir
savaş açmış durumda. Üstelik “doğal” insanlar tarafından bir mutant ilan
edilmeniz için öyle aman aman bir farklılığınızın olması şart değil. Bir parmağınız eksik ya da fazla mı?
Sapkınsınız. Doğuştan bir özrünüz mü var? Sapkınsınız. Ten renginiz “olması
gerektiğinden” biraz farklı mı? Sapkınsınız. Ve eğer bir mutantsanız, eğer
farklıysanız ne kadar iyi biri olursanız olun dışlanmaya, medeniyetten
kovulmaya, tuhaf bitkilerin yetiştiği Yaban Diyarlarda sürgün hayatı sürmeye
mahkûm ediliyorsunuz. Hatta daha ağır cezalara ve idama bile çarptırılanlar
var.