28 Temmuz 2023 Cuma

Form

Dün anneannemle pazara gittik. Her zaman uğradığımız pazarcı teyze, "Okul nasıl gidiyor evladım? Kaça geçtin?" diye sordu bana.

"Teyzecim ben okulu bitireli 20 seneden fazla oldu," dedim, gülerek.

"Yok yav! Olmamıştır o kadar! Kaç yaşındasın ki sen evladım?!" diye bağırdı, gözlerini kocaman kocaman açarak.

43 yaşında olduğumu söyleyince düşüp bayılıyordu kadın. 'Hehe, hâlâ formumdayım,' diye düşündüm. Anneannemin de hoşuna gitti tabii, şöyle bir kabardı kadıncağız.

Ama bu diyaloğun ardından aldığımız malları, ödediğimiz yüklü meblağı falan düşünüyorum da şimdi... Paraları sayarken pazarcı teyzenin de, 'Hehe, hâlâ formumdayım,' diye dediğine kalıbımı basarım 😄😄

15 Temmuz 2023 Cumartesi

Bir İzmirlinin 42 Derece Hava Sıcaklığıyla İmtihanı

* Sevgili günlük. Haberlere bakılırsa önümüzdeki üç gün boyunca hava durumu 42 derece olacakmış. YANDIK! Yani… daha yanmadık ama yanacağız. Hem de cayır cayır! E klimam da yok. Bu işe kesin bir çare bulmam lazım. BU SICAKLAR BENİ ÇILDIRTACAK!

* Sevgili günlük. Bugün küvette yüzme talimi yapmaya karar verdim. Tozlu bavullarımın birinden mayomu bulup çıkardım. Bir güzel üstüme geçirdim. Ama biraz şişmanlamış mıyım ne? Küçük geldi sanki… Neyse! Asıl sorun o değil. Asıl sorun iki sene önce küveti söktürüp yerine duşakabin taktırmış olmam! Yine de bir deneyeyim dedim, belki başarırım. Ama birkaç dakika boyunca duşakabinin zemininde AYIBALIĞI gibi debelenip yuvarlanınca vazgeçtim. Hayır, bir de ayaklarım kapılara çarpıyor, hepten ayı gibi böğürüyorum. Gerçekten şişmanlamışım galiba, ühü! BU SICAKLAR BENİ ÇILDIRTACAK!

* Ulan günlük! Hava durumu haklı çıktı! Havaları bol olmayasıcalar! Bugün gerçekten de 42 derece! Dışarıda tam bir cehennem sıcağı var. Serinleyeyim diye camı açıyorum, 220 derecede önceden ısıtılmış fırın kapağını açmış gibi oluyorum mübarek! Emektar vantilatörümün de kendine hayrı yok. En üst dereceye getirip tam karşısında duruyorum ama ne fayda?! Son nefesini verir gibi, ince ince soluyor pezevenk! Yok yok, buna bir hâl çaresi bulmam şart. BU SICAKLAR BENİ ÇILDIRTACAK!

* Günlük… Buzdolabının kapağını açıp karşısında oturma fikrim bütün yemeklerimin bozulmasıyla sona erdi. Hayvan gibi terlemeye devam etmem yetmiyormuş gibi şimdi bir de aç kaldım, böhü! Evde mayoyla dolaşma fikrim de aynada kendimi gördüğüm an yaşadığım hüsran ve depresyon tarafından itinayla sona erdirildi. Mayom o kadar küçük geliyor ki harbiden ayıbalığına benziyorum lan! Artık hem aç, hem terli, hem de depresyondayım. BU SICAKLAR BENİ ÇILDIRTACAK!

* Günlük. Evde donla dolaşmaya karar verdim. Çok rahat! Hem de mayomdan daha bol… Daha önce neden aklıma gelmediğine şaşıyorum. Hay donumla bin yaşayayım, hahayt! Gerçi balkona çıktığımda karşı apartmandaki komşunun bakışlarından biraz rahatsız olmadım değil. Kapıcı Rüstem Efendi de kapıyı öyle açınca bana biraz ters baktı sanki. Ama ne var canım?! Deniz kenarında da mayoyla dolaşmıyor muyuz? Ha mayo, ha don! Biri renkli, biri beyaz. Ne olmuş yani? Normalleştirmek lazım böyle şeyleri azizim, normalleştirmek. Bir de şu açlık işine bir çare bulabilsem… Bu havada markete gidilmez ki! BU SICAKLAR BENİ ÇILDIRTACAK!

* Ah be günlük, sorma başıma gelenleri… Dün donumla salonda otururken şu normalleştirme fikri çok kafama yattı. Ben de bunun üzerine bugün markete donla gitmeye karar verdim. Hem orada klima da vardır! Sonuçta ha mayo, ha don, değil mi?

Değilmiş…

Tam da 42 derece hava sıcaklığına rağmen sokaklarda püfür püfür dolaşmanın tadına varmak üzereydim ki birisi arkamdan 42 numara ayakkabısını kafama küt diye geçiriverdi! Ne oluyoruz demeye kalmadan kendimi komşularımın sevgi dolu darbeleri altında dayak yerken buldum. “Yapmayın, etmeyin, bunları normalleştirmemiz lazım!” diye bağırsam da sıcaktan zaten gözü dönmüş olan mahalleli ağzımı burnumu normalleştirmeye kalkınca çareyi topuklarım donuma vura vura kaçmakta buldum ben de.

Baktım, caminin önünden geçiyorum. Allah’a sığınıp daldım içeri. Ne bileyim ben bugünün cuma olduğunu günlük!? Sıcaktan akıl mı kaldı insanda?? İçeriye girmemle cuma namazı için toplanmış cemaatin ortasında kendimi donla buluverdim. “Ey cemaati müslimin! İslam hoşgörü dinidir! Vurmayın!” dedim… dinletemedim. Ne sapıklığım kaldı, ne zındıklığım, ne de münafıklığım. Son hatırladığım polisin gelip beni linç edilmekten son anda kurtardığı… Donumun nerede olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. “Ne işin vardı evladım orada cıbıl cıbıl? Manyak mısın sen?” diye sordu başkomiser. O telaşla kendimi açıklayayım derken, “Komiserim, ayıbalığıyım ben. Buzdolabına sığmayınca markette donla normalleşeyim,” deyiverdim. Şimdi beni Manisa Akıl Hastanesi’ne götürüyorlar. Kliması vardır inşallah.

Bu sıcaklar beni çıldırttı…