15 Mayıs 2016 Pazar

Tales From Borderlands | İnceleme

 
Centilmen Piç 3 düzeltisini bitirmemin şerefine uzun zamandır ertelediğim şeylerden birini aradan çıkarayım dedim ve Tales From Borderlands’i bitirdim dün… eeee… gece. Sabaha karşı da dün geceden sayılır, di mi? Sayılır sayılır… 6 saatçik için birbirimizin kafasını kırmaya değmez şimdi.

Oyun beklediğimden daha iyi çıktı açıkçası. Borderlands serisiyle pek aram yoktur çünkü, çok yüzeysel bilirim. Çok fazla da oynayamadım, çünkü tek kişiyle tadı çıkmıyor. O nedenle oyuna ısınıp ısınamayacağımı, esprileri anlayıp anlayamayacağımı bilmiyordum. Ama sonra… tek hatırladığım bazı sahnelerde katıla katıla güldüğüm!

Telltale oyunlarını öyle ya da böyle severek oynarım zaten. Fakat Tales From Borderlands’teki esprileri bambaşka olmuş. Uzun zamandır bu kadar güldüğümü ve bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum cidden.

13 Mayıs 2016 Cuma

Hırsızlar Cumhuriyeti | Düzelti

Çeviri: Cihan Karamancı
İthaki Yayınları
Ve Centilmen Piç Serisi'nin üçüncü cildi Hırsızlar Cumhuriyeti'nin düzeltisi de biter.

Güzel bir kitaptı. Scott Lynch sadece Locke ve Jean'ı her zamanki muzip dolandırıcılıklarıyla geri getirmekle kalmıyor, ama aynı zamanda ilk kitapta sevdiğimiz pek çok şeyi de bir bakıma geri getiriyor.

Bunda en büyük pay Sabetha'nın elbette. Kendisi tam tahmin ettiğimiz gibi bir karakter. Seveceğinizi düşünüyorum. Onun sayesinde Camorr'dan ve Centilmen Piçler'in eski günlerinden kesitler görüyoruz yine, ki ilk kitapta en çok sevdiğim kısımlar bunlardı.

Lynch nasıl ki ikinci kitapta denizciliğe merak saldıysa bu sefer de "bambaşka bir şeyi" kısmen ön plana çıkarıyor. 

Ama bu sefer dengeyi iyi kuruyor ve sonunun pat diye bitmemesini, her şeyin doyurucu bir sona ulaşmasını da garanti altına almış. Hem de ne son!

Kitap bu hafta sonu yayınevine doğru yola çıkıyor. Sonrası bekleyiş... Umarım en kısa zamanda sizler de okursunuz.

8 Mayıs 2016 Pazar

Annnneeee! Bittiiiiii!

Ana gibi yar olmaz, sözünü kim dile getirdiyse cidden çok doğru söylemiş. Eğer annelerimizin bize yönelik bitmek bilmez sevgisi, ilgisi ve alakası olmasaydı hiçbirimiz bugün olduğumuz kişi olamazdık.

Yani düşünsenize bir… Henüz bacak kadar bir çocukken bizi her sabahın kör karanlığında yatağımızdan kaldıran, itirazlarımıza aldırmadan önlüğümüzü giydiren, kar kıyamet veya yağmur çamur demeden zorla okula gönderen, akşam eve geldiğimizde oyun oynamamıza engel olup ödev yaptıran annelerimiz olmasaydı şu an bulunduğumuz yerde olama… Bir dakika ya, bu çok iyi bir örnek olmadı sanki… Öhöm! Baştan alalım.

Gençlik yıllarımızda ipe sapa gelmez kişilerle arkadaşlık etmemize, akşam eve geç gelmemize, ne giydiğimize, ne içtiğimize, saçımıza yüzümüze ne sürdüğümüze karışan annelerimiz olmasaydı…! Efendim? Bu da mı olmadı?

Peki, bir de şöyle deneyelim… Çocukluğumuzu ve ergenliğimizi geride bıraktığımızda, şimdiki aklımıza o zamanlarda sahip olmayı dilemeye başladığımız yıllarda, o çok meraklısı olduğumuz “kendi ayaklarımızın üstünde durma” mesuliyetini tüm ağırlığıyla omuzlarımızda hissettiğimizde… kısacası koskocaman sorumlulukları olan kazık kadar bir yetişkin olduğumuzda bile boyumuza posumuza, yaşımıza başımıza bakmadan her ihtiyaç duyduğumuzda yanımızda olan, bugün bile hâlâ her derdimizle canla başla ilgilenen, ufacık bir sıkıntımızda bile üzülen annelerimiz olmasaydı bugün olduğumuz kişi olamazdık. Değerlerini bilmek gerek…

Tüm annelerin bu özel günü kutlu olsun.

1 Mayıs 2016 Pazar

Bitmeyen Savaş: Hugo Ödülleri

Hugo jürisi, 1976 yılında büyük ödülü Bitmeyen Savaş’a layık gördüklerinde ileride bir gün aynı isimle ama farklı bir şekilde anılabileceklerini akıllarının ucundan bile geçirmemiştir muhakkak. Ancak bugünlerde, bilhassa da şu son 3-4 yıldır Hugo denince akla ilk gelen şey bu oluyor maalesef: Sağ ve sol görüşlü sanatçıların bitmek bilmeyen savaşı… 

Bildiğiniz gibi Sad Puppies ve Rabid Puppies adlı iki aykırı grup bir süredir Hugo Ödülleri oylamalarını kendi seçtikleri eserler doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyor. Biz de geçen yıl tüm bu süreci “Çanlar Hugo Ödülleri İçin Mi Çalıyor?” adlı makalemizde detaylı olarak kaleme almış, daha sonra da “Hugo Ödülleri’nin Ardından” adlı yazımızla son yaşananları sizlere aktarmıştık. Eğer Sad&Rabid Puppies isimleri size yabancıysa ve olaylara tam olarak hâkim değilseniz az önce bahsettiğim yazılara bir göz atmanızı tavsiye ederim.

Özet geçmek gerekirse, her iki grup da geçen yıl büyük bir hezimete uğradı ve hiçbir dalda tek bir ödül bile alamadılar. Guardian, Tor, John Scalzi ve G.R.R. Martin gibi isimlerin önderliğinde bir araya gelen karşıt görüşlü yazarlar, yayınevleri ve okurlar Sad&Rabid Puppies gruplarının önerdiği tüm eserlere “Ödül Yok” kaşesi vurdu. Böylece Hugo tarihinde bir ilk yaşandı ve 5 kategoride kimseye ödül çıkmadı.

Bu ağır hezimetin ardından herkes Sad&Rabid Puppies’in etkisinin azalacağını ve bu yıla çok fazla etki edemeyeceğini iddia etmişti (ya da daha doğrusu ummuştu). Ancak bildiğiniz üzere 2016 Hugo Ödülü aday listesi geçtiğimiz gün resmen açıklandı. Ve görüldü ki durum hiç de öyle değil…