Ketçaptan nefret ediyorum!
Bu sözü ilk defa üniversite yıllarımda, kampüs alanındaki kafeteryalardan birinde arkadaşlarla yemek yerken söylemiştim. Daha doğrusu yemeğimi yemek için cebelleşirken… Çünkü karışık sandviçimin içindeki hain ketçap, kadim müttefiki mayonez ile bir olup elime yüzüme hatta ve hatta burnuma bile bulaşıp beni rezil etmişti. Sizinde bildiğinizi tahmin ettiğim gibi dış görünümüne önem vermek, ya da şöyle diyelim, karizma yapmak o yaşlardaki bir genç için en önemli konudur. Hatta derslerden ve okuldan bile önemlidir bu konu. Hele ki öyle bir ortamda… Ama bırakın o anda karizmatik görünmeyi büyük olasılıkla kafeterya içerisindeki en beceriksiz şahsiyet pozisyonundaydım. Zaten ne zaman böyle konularda dikkatli olmaya çalışsam her şeyi yüzüme gözüme bulaştırır, durumu daha da çok batırırım. Küçükken de ne zaman içinde sos bulunan bir sandviç veya türevini tüketmeye çalışsam bu çabalarım hep hüsran ve batık bir üst baş ile sonlanmıştı.
O gün yanımda bulunan kadim dostlarım Kronik Penguen, Siper, Göbekus ve Halileo çok gülmüşlerdi bu halime. Nasıl gülmesinlerdi ki? Özellikle de etrafımızda bir sürü güzel ve genç kızın bulunduğunu ama her yanımın o pembe karışımla kaplandığını hesaba katarsak… O anda kızlardan çok, aç bir insan için çekici görünüyor olmalıydım. Sanırım hemen dibimdeki Göbekus’un gözleri de bana bu yüzden sevgi ve iştahla bakıyordu. İşte o gün ketçaptan ve türevlerinden şiddetle uzak durmaya karar vermiştim. Ve “Ketçaptan nefret ediyorum!” diyerek bu kararımın altını sessizce imzalamıştım, bileklerimden aşağı hunharca kayan ketçapları engellemeye çalışarak.
Çok iyi hatırlıyorum, bu konu üniversitedeki arkadaşlar arasında bir şaka konusuna dönmüş, hemen hemen her muhabbette bir kez anlatılır olmuştu. Hatta bir keresinde Kronik Penguen’in kendileriyle çok az konuştuğum ve dertlerimi onlarla hiç paylaşmadığım yönündeki şikayetlerini bana iletmesi üzerine ona uzun bir mail yazmıştım. Mailimde çok büyük bir sıkıntısı olan biri pozuna girmiş, derdini açmaya sıkılan biriymiş gibi konuyu uzattıkça uzatmış, bunu kimseye anlatmaması konusunda söz vermesini istemiş ve en sonunda da “Şey… Ben... Ben… Ketçaptan nefret ediyorum!” diye mailimi tamamlayarak onun bilgisayar dersinin ortasında bir kahkaha krizine girmesine neden olmuştum.
Sonraki yıllarda çay içmeme konusunda gösterdiğim ben diyeyim titizliği siz diyin inadı mendebur ketçap ve hain yardakçısı mayonez konusunda da gösterdim. Ama bunda ne kadar başarılı olduğum tartışılır. Çünkü bu inat ne zaman bir büfeden karışık sandviç veya ekmek arası köfte almaya kalksam başıma dert açtı. “Ketçap mayonez ister misiniz?” sorusuna “Hayır, teşekkürler” diye cevap verdiğimde sanki çok garip bir şey söylemişim gibi afallayıp şaşıranlar, gözleri faltaşı gibi açılmış bir vaziyette yüzüme bakakalanlar, kulaklarına inanamayarak “Nasıl yani? Sade mi yiyeceksiniz?” diyenler… Hatta “Ketçapsız olur mu ya? Dur bak bir dene, hoşuna gidecek inan” diyerek azim ve hırsla bol ketçap ve mayonezi katan ve böylece yemeğimi, dolayısı ile üstümü başımı rezil eden büfecilerle bile karşılaştım.
Şimdi nereden çıktı bu muhabbet dediğinizi duyar gibi oluyorum. Nerden çıktığını açıklayayım. Bu anlattığım olayı üzerinden yaklaşık 10 sene geçti. 10 sene sonunda insan bir gelişme gösterir değil mi? Normal bir insan evet. Ama ben? Hayır… Şu anda, öğle yemeğim için sipariş ettiğim karışık sandviçimde “Ketçap mayonez olmasın lütfen” dememe gafletinde bulunduğum için kafeteryada anlattığıma benzer bir pozisyonda ofisteki masamda oturmaktayım da ondan. Önümde normal bir insanoğlunun bir haftada tüketeceği miktarda peçete ufak bir dağ oluşturmuş, o meşhum pembe renge bulanmış vaziyette bana bakıyor. 10 sene geçmesine rağmen bu konudaki üstün kabiliyetsizliğimi başarı ile sürdürmeye devam ediyorum. Ve ben içimden sessizce fısıldıyorum; “Ketçaptan nefret ediyorum!”
Pazarolla Sayı 90 için yazılmıştır.
Lina Areklew "Death in Summer"
1 gün önce
13 comments:
:)))))
10 yılda insan değişir dimi..korkak seniiii:)) peçete dağcığının arasında yemek yemek nasıl bi duygu:)Hay Allah senin iyiliğini versin..yorgun savaşçı neden vermişsin adına şimdi daha iyi anladım:))
Öğlen yemeğin de ketçaplı sandviç var kılıcını kuşan yorgun savaşçı:))
Haaaayııııııır! :)
ketçap demiş ki sandwiç gelmesede ben gidecem yorgun savaşçının yemeğine:P
Havasını alır! Yok, olmadı bu. Avucunu yalar! Yok, bu da olmadı... kendini yalar?? :P
büyük konuşma rüyalarında kabus olur karışmam:))
ben de dostum ben de eee.. şey yanında ayvalık tostu var mı?
acıktım da.
hehehe :) Senin için buluruz kardeşim ;)
mit dediklerine harfi harfine katılıorum ya,şu meşur ketçap korkusu ben de de var.benim yüzüme bulaşır hahahha.
hehehe :) Benim korkum genelde kabusa dönüştüğü için bilhassa uzak durmaya çalışıyorum :)
:) hiç yeme gibi bi gaflette bulunmadım o ketcap ve mayonezi. çünkü sizinle aynı derecede sakar ve her seferinde yüzüme gözüme bulaştırmada bir numarayım :D
Öncelikle hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz. Yeni bir okuyucu görmek her zaman mutluluk vermiştir bana.
Bu konuda benimle aynı kulvarda olmanıza ise sevinsem mi üzülsem mi bilemedim :) Yine de yalnız olmadığımı bilmek güzel. Birgün bir alış-veriş merkezinde o bulamaca bulanmış ve ürkek tavşan gibi etrafa bakan birini görürseniz bilin ki o benim :)
:))Korkak korkakkkk:///D...yav şimdi katçapsız mayonezsiz patates de yenir mi be:))
Yenir yenmesine de evde yalnızken, şöyle hafif mutfak masasının altına konuşlanmış bir vaziyette :) Yanında da bol bol kağıt peçete stoğu olması lazım :))
Yorum Gönder