12 Eylül 2014 Cuma

Kitaplığınızdaki En İyi 10 Kitap Kapağı


Sevgili Settie'nin blogunda görüp hunharca çaldığım (erkek adam sözünü tutar) bu minik ama keyifli etkinlikte, adından da anlaşılacağı üzere, kütüphanemizdeki kitaplardan kapaklarını en çok beğendiğimiz 10 tanesiyle bir defile düzenliyoruz. (Hiçbirine bikini giydirmedim, korkmayın. Hepsi üstsüz!) Bu listeyi hazırlarken şunu fark ettim ki okuduğum kitaplardan neredeyse hiçbirinin kapağını beğenmiyormuşum. Aslına bakarsanız sayıyı 10'a tamamlamak bir hayli zor oldu benim için, o yüzden ufak bir üçkâğıda kaçıp bir tane de e-kitap ekledim. Şşşt... çaktırmayın, aramızda. 


1- Yüzük Kardeşliği (J.R.R. Tolkien): 

98 yılında fantastik edebiyatla tanışmama vesile olduğu için bu kitabın bendeki yerinin farklı olduğunu daha önce çeşitli rıhtımlarda birkaç kez dile getirmiştim. O yüzden ilk sırayı ona ve aradan bunca yıl geçmesine rağmen hâlen büyük sevgi duyduğum Gandalf'lı kapağına ayırmak istedim. John Howe'un bu çizimi çok meşhurdur zaten. Hatta filmdeki pek çok mekan ve karakter tasarımı (mesela Balrog) onun çizimlerinden referans alınarak hazırlanmıştır. 

Üzücü olansa canım kitabımın kapağının ne kadar eskimesi! Alalı 16 yıl olmuş yahu! Böhü... 




2 - Fahrenheit 451 (Ray Bradbury):

Yanılmıyorsam ilk kez 99 yılında görmüş ama hakkında "yanlış" bilgi sahibi olduğum için almadan geçmiştim yanından Fahrenheit'ın. Eh, o zamanlar ne kitap tanıtımı yapan bloglar vardı ne de gazete ekleri. Online kitap satışı yapan site bile yoktu diyeyim, siz anlayın gerisini. 

Hatırlıyorum da, mağaza görevlisine kitabın konusunu sorduğumda "Amerika'nın ekonomik yapısını bilimsel bir bakış açısıyla inceleyen bir roman," cevabını almıştım. Aslında dediği kısmen doğru, ama böylesine nefes kesici bir hikaye bu kadar mı banal pazarlanır be arkadaş? Desene, "Kitap çarpık bir gelecekte geçiyor. Montag adında, işi kitapları yakmak olan bir itfaiyecinin maceralarını anlatıyor," diye... Yıllarca sırf bu yüzden uzak durdum o yüzden. Neyse ki sonra "Hazal" oldu. Ölmeden okudum, mutluyum!



3 - Elantris (Brandon Sanderson):

Hem Elantris'in hem de yazarı Brandon Sanderson'ın bendeki yeri özeldir. Bir kere adam çok yetenekli! Kıskanılacak derecede hem de... Kitaplarını okurken kim bilir kaç kez, "Keşke bunu ben akıl etseydim," demişimdir. Elantris de kendisinin ilk kitabı olmasına rağmen tam bir klasiktir. İncelemesini şurada yapmıştım hatta.

Bu kitabın kapağını özel kılan iki şey var. Birincisi üstündeki Aon, yani büyülü sembol. Elantris evreninde her varlığın, her şehrin ve her insanın kendine has bir Aon’u bulunur. Arkadaş Yayınları baskısının kapağında bulunan sembol de Elantris şehrinin rünüdür aslında. Yani kapakta iki kez “Elantris” yazmaktadır. Kapağın ikinci özelliğiyse sıradan bir karton kapağa değil de dokunduğunuzda deri kaplama hissi veren, girintileri ve çatlakları olan özel bir kapağa sahip olması.



4- The Witcher: The Last Wish 
(Andrzej Sapkowski):

Evet, tamam, biliyorum. Bu kitabın kendisine değil, dijital versiyonuna sahibim. Ama bu beni şu muhteşem kapağa hayran hayran bakmaktan alıkoyuyor mu? Kesinlikle hayır! Belki serideki en iyi kitap (yani Sword Of Destiny) değil, ama olsun. 

Witcher Geralt'ın maceraları diğer fantastik eserlere pek benzemez. Çünkü oldukça gri bir dünyada geçer. İyi ve kötü birbirinden kesin çizgilerle ayrılmaz, herkes çıkarı öyle gerektirdiğinde elini kana bulayabilir. Bu da sürekli şaşırmanıza neden olur okurken. Karakterleri inanılmaz inandırıcı ve sevilesi, maceraları soluk kesici ve düşündürücüdür. Yazarın hikaye boyunca sizi güldürüp en sonunda afallatması, aptallaştırması, hatta ağlatması da efsanedir ayrıca.

Ah bir de dilimize çevrilse... Hatta çevirmeni ben olsam! Ne güzel olurdu... (Evet, bu bir tekliftir!)



5 - Sınav Hortlağı (Sadık Yemni):

Sadık Yemni'nin neredeyse bütün kitaplarına sahibim ve hepsini de çok severim. Bunda üstadın maharetli kalemi kadar şeker gibi kişiliğinin de etkisi yok değil elbette. Eğer eski dönemlerde yaşasaymış tam bir meddah olurmuş Sadık Abi, o kadar hoş sohbettir. Konuşmaya bir başladı mı herkes susup yüzlerinde bir tebessümle onu dinler. 

Ama bu kitabın kapağının bende yeri bir ayrıdır. Sınav Hortlağı üstadın kısa korku/fantastik öykülerinden toplanan bir derleme. Kendisinin deyimiyle birbirinden farklı, tahrip gücü yüksek 13 öykü anlatıyor ve içinde zombilerden tutun da cepcepnilere ve hortlaklara kadar pek çok tuhaf ötesi yaratık barındırıyor. Kitabın kapağındaki o tekinsiz hayalet de bence bu tanımlamayı gayet başarılı bir şekilde tamamlıyor, siz ne dersiniz?



6 - Hayalet Tugay (John Scalzi):

Benim için Scalzi'nin en iyi kitabı "Yaşlı Adamın Savaşı"dır. Hayalet Tugay ondan sonra gelir, ama iş kapaklara gelince tam tersi bir durum söz konusu. İthaki'nin kapağı orijinal baskısından bile güzel. Uzay gemileri, gezegenler vs çoğu aksiyon- bilimkurgu romanın kapağını süsler zaten, fakat mavi arka planın üstüne yıldızlarla bezeli bir uzay görseli yerleştirmek gerçekten de zekice olmuş. Bu sayede kitabın arka kapak yazısını okurken ya da ana görsele bakarken gözünüzün ucuna hep küçük yıldız parıltıları takılıyor. Başarılı bir çalışma.





7 - Leviathan Uyanıyor (James S.A. Corey).


Yine çok sevdiğim bir başka bilimkurgu ve yine orijinalinden daha başarılı bir kapak çalışması. Ve yine İthaki'den. Aslında Taht Oyunları'nın yazarı George R.R.Martin'in yardımcıları olan iki kişi tarafından yazılmış bu seri. Tadına doyum olmayan, sinema filmi ayarında bir macera sunması yetmiyormuş gibi karakterleri de feci derecede başarılı. Uzay da tam olması gerektiği gibi... Bir space-opera olmasına rağmen ışın kılıçları vs yok içinde. Astreoit kuşağında yaşayan insanlar var mesela. Kuşaklılar deniyor bunlara ve düşük yerçekiminde yaşadıklarından boyları daha uzun, kendi argoları falan var. Gayet ilginç, okumadıysanız tavsiye ederim. İşin enteresan tarafıysa Leviathan adının kitapta bir kerecik bile geçmemesi :) 




8 - Ejder Kral (Bekir Sert)

Bir kapak Kerem Beyit imzalı olunca onu beğenmemek mümkün mü? Tabii ki hayır. Bekir Sert'in Lahitteki Kral adlı genç fantastik üçlemesinin ilk kitabı bu. Serinin diğer kapakları da gerçekten çok hoş ama bunu ayrı bir seviyorum. Eh, ne de olsa hem sevgili Bekir'in ilk kitabı hem de milli gururumuz Kerem Beyit'in imzasını taşıyor. Daha ne olsun?

Kitaba gelirsek, anlatımı gayet sade olan, akıcı ve çabuk okunabilen bir kitap. Tamamen kendine has bir evrende geçiyor ve Kayra adlı bir gencin başından geçenleri, büyüme serüvenini ve nasıl bir kılıç ustasına dönüştüğünü anlatıyor. Anlatım tarzı bana biraz David Eddings'i anımsattı. Tıpkı onun gibi fazla ayrıntıya ve betimlemeye girmeyen, direkt olarak konuya odaklanan ve okuyucuyu fazla sıkmayan bir yapısı var. Tek eksisi yayınevinin politikası nedeniyle bölümlerinin çok kısa oluşu ve bazı olayları fazla "koştura koştura" anlatışı.



9 - Zamanya (Yiğit Kulabaş)


Çok fazla bilinmeyen, gizli incilerimizden Zamanya. Bir taraftan Zaman pazarlayan Zamanya isimli şirketle iş görüşmesi yapan Kerim'in başından geçen fantastik macerayı anlatır. Kahramanımız bir kapıyı açar, hop Mısır'dadır. Bir trene biner, hop Londra'da. Aynı gün içinde birkaç gün doğumu birden yaşar.

Diğer yandaysa kendini hayatın monotonluğuna kaptırmış Selim vardır. Her sabah aynı saatte kalkar, aynı vapura biner, aynı saatte işe başlayıp aynı saatte işte çıkar. Böylece okurken aynı anda hem fantastik bir maceraya atılır, hem de hayatın monotonluğunu sorgularsınız. Kitabın kapağı çok sade ama nedense çok seviyorum kendisini. Hem macerayı bir güzel özetliyor hem de o küçücük saatlerle Zamanya şirketine bir gönderme yapıyor.



10 - Silo (Hugh Howey):

Aslında katkıda bulunduğum kitapları övmekten genellikle kaçınırım. Çünkü insanlar, "Bak, kendi yaptığı işi övüyor," derler diye düşünüyorum. Ben olsam öyle derdim en azından (Evet, kötüyüm ben, kötüyüm, kötüyüüüm, kötüyüüüüüm). Ama Silo için ufak bir ayrıcalık yapabilirim sanırım. Özellikle de listeye katmam gereken onuncu kitabı bulamadığım düşünüldüğünde...

Kahramanlarımızın Silo'dan çıkış anını çok başarılı bir şekilde yansıtan kapak, aynı zamanda Fallout'un o efsane sahnesine de bir gönderme gibi âdeta. Üstüne bir de İ harfinin üzerindeki merdiven deseni eklenince (ve kitapta merdivenlerin ne kadar büyük bir yer kapladığı düşünülünce) insan ister istemez "Vay be!" diyor bakarken. Kapağın çizerinin bizlerden biri (Sancar Dalman) olduğunu da unutmamak gerek. Kendisini bu başarılı çalışması için tebrik ederim.


Bonus (ya da Bogus!): 
Gelmişini Geçmişini M. İhsan Tatari

En nefret ettiğim şey kendi yazdığım ya da çizdiğim bir şeyi övmektir. Ama burada bahsetmek istediğim şey ne sayfaların arasındaki olağanüstü (!) hikâye ne de yazarın eşsiz (!) anlatım kabiliyeti... Aşkın Güngör'ün çizdiği kapaktan bahsetmek istiyorum sadece. Çünkü, her ne kadar öyle bir şey yapmamam gerekse de, ben bu kapağı cidden çok seviyorum.

Öncelikle abilerin abisi Aşkın Güngör bunu kendi elleriyle, benim için çizdi, ki bu bile onu tek başına gözümde apayrı bir yere koyuyor. İkincisiyse... detaylar! O nasıl bir detaydır öyle Aşkın Abi?! Geminin burun kısmının hafiften paslanması, dalgaların altındaki kayaların kafataslarına dönüşmesi, denizin ve gökyüzünün güzelliği... Ben bu kapağı cidden çok seviyorum ya! Ellerin dert görmesin sevgili Mr. Aşkın Güngör!

Normalde bu konuyu bilmem kaç kişiye dağıtmam gerekiyor  ama ben her zamanki gibi konuyu beğenenler yazsın demekle yetineceğim efenim. Kitap dolu günler...

2 comments:

Settie dedi ki...

Fahrenheit 451'in bu kapağı bendekinden daha güzelmiş, hatta çok güzelmiş! Yalnız, acaba diyorum senin mağaza görevlisi kitabı "Fahrenheit 9/11"la karıştırmış olmasın? (Sene 1999 demeseydin daha bir güvenli soracaktım bu soruyu.)

Sınav Hortlağı'nın kapağındaki desen çok tanıdık. Sanki yıllar önce Deviantart'ta görmüşüm gibi geliyor ama tam da bilemedim. Kimin çalışması olduğu bir ihtimal künyede yazıyorsa bana iletir misin, aklıma takıldı, bulana kadar rahat yok bana =)

Kerem Beyit'in çalışması da (bütün diğer işleri gibi) çok güzelmiş. Bir de sayın Aşkın Güngör'ün çok iyi bir öyküsünü okumuştum, şimdi de çok iyi bir kapak çalışmasını gördüm, hasetle izliyorum.

Çok da güzel kapaklar seçmişsin. Benim gibi sen de 10'a tamamlamakta zorlanmışsın ama yayınevleri kapak tasarımına özen göstermiyor, biz ne yapalım. =)

mit dedi ki...

Fahrenheit'ın bu kapağını ben de daha çok seviyorum. Yakma Zevki ile uyumlu olsun diye sonradan değiştirdiler ama yenisini pek tutmadım doğrusu. Görevli geleceği göremiyorsa "Fahrenheit 9/11"le karıştırma şansı zor :P

Sınav Hortlağı'nın kapağını açalım hemen. (Fıp!) Kapak ve iilüstrasyonlar Burak Ağdemir'e aitmiş efenim. İçiniz rahat olsun :)

Kapak konusunda da çok haklısın. Yani şaka maka cidden zorlandım ve çoğunu da beğenmediğimi bir kez daha fark ettim. halbuki kapak cidden önemli. Mesela Ötekiler Arasında... Sadece kapağı bile çok etkili oldu satışları açısından.

Uzun ve detaylı yorumun için, bir de bir de bir de, beni bu işe bulaştırdığın için teşekkürler. Eğlenceliydi :)