11 Kasım 2010 Perşembe

Ormanın sonundaki ev ( Bölüm 3 ) -Son-

Kayıp Rıhtım sitesinde yayınlanan Aylık Öykü Seçkisi için yazılmıştır.

Az sonra ikili evin içerisindeydi. Derin oldukça gergin ve tetikte bir biçimde, yavaş adımlarla tuvaletin olduğu yere doğru ilerliyordu. Keskinolta ise hemen onun ardından, oldukça rahat tavırlarla gelmekteydi.
“30 yıl önce, tıpkı bunun gibi bir gecede Çingeneler gerçeği öğrendiler.” diye söze başladı Keskinolta. "Dilber Çingene’nin ölümünden sorumlu olan kişi Efe Karabaht’tı.”
“Dedikodular doğru diyorsun yani?” diye sordu Derin, titrek bir sesle.
“Hemen hemen doğru… Hatalı oldukları şey Çingenelerin olaya direkt karıştıkları ve yangının sorumlusunun onlar olduğunun düşünülmesi.”
“Değiller miydi?”
“Hayır, Çingeneler asla direkt müdahalede bulunmazlar. Büyü bu işi onlar için halleder.”
“Şu büyü saçmalığına gerekten inanıyor musun?” diye sordu Derin, tuvaletin kapısını yavaşça açarak. İçeride kimsecikler yoktu.
“Şu anda saçmalık dediğin şeyin tam ortasındasın evlat.” diye yanıtladı Keskinolta. “Şimdi… Az önce yaptığın şeyi tekrarlamanı istiyorum. Yani kadını görmeden önce yaptığın şeyi…”
“Mecbur muyum?”
“Evet.”
“Pekâlâ…” dedi Derin, derin bir nefes alarak. Sonra da musluğu çevirip soğuk suyun şırıltı ile akmasını sağladı. Bir anlık tereddütten sonra yavaşça eğildi ve titreyen ellerle yüzüne biraz su çarptı. Daha da fazla titreyerek yavaşça doğruldu ve aynaya baktı. Kanlı ceset hemen arkasındaydı. Dehşet dolu bir çığlık attı fakat arkasına dönemeden Keskinolta onu omuzlarından kavradı ve aynaya bakmaya devam etmesi için zorladı.
“Bırak beni seni ihtiyar bunak!” diye bağırdı Derin korkuyla. Fakat adam onu bırakmadı. O esnada kanlar içerisindeki kadının cesedi beklenmedik bir şey yaptı ve fısıldayarak konuştu.
“Oğlumu kurtar…” dedi kadın, bir elini havaya kaldırıp elinde tuttuğu küçük bir anahtarı göstererek. Sonra kadın aniden kaybolup yitti. Tuvalette duyulan tek ses yerdeki fayansların üzerinde tangırdayan metalik bir şeyin çıkardığı sesti. Derin ve Keskinolta aynı anda dönüp baktığında bunun ölü kadının elinde tuttuğu anahtar olduğunu gördüler hayretle. Derin tereddütle eğilip anahtarı yerden aldı. Oldukça eski ve paslı bir şeydi. “Tavan arasının anahtarı olmalı…” dedi kendi kendine.
“Öyle.” dedi Keskinolta, gayet kendinden emin bir şekilde. “Sorunumuzun çözümü orada bekliyor.”
“B-Bu anahtarların 30 yıldır kayıp olduğunu sanıyordum.”
“Artık değiller.”

Hızlı adımlarla üst kata çıkan merdivenleri tırmandılar ve tavan arasına açılan kapının önünde durdular. Derin hızla nefes alıp veriyor ve zangır zangır titriyordu.
“Hazır mısın?” diye sordu Keskinolta.
“Sanırım.” dedi Derin, “Peki ya sen?”
“Ben uzun zamandır hazırım.” diye yanıtladı balıkçı. Ardından anahtarı kilide soktular ve kapıyı açıp içeri girdiler.

İçerisinin tanıdık görüntüsü Derin’e bir tokat gibi çarptı. Burayı çok iyi biliyordu. Karanlıktı, zifiri karanlık. Hızla arkasına dönüp baktı ve kapının ardındaki tırnak izlerini gördü. Sanki birisi kapıyı tırnaklarıyla parçalamaya çalışmış gibi… Derken kapı bir gürültüyle kapandı. Panikleyen Derin hızla kapıya atıldı fakat kilitliydi.
“Yardım et!” diye bağırdı yanı başında duran Keskinolta’ya. Ama balıkçı kılını bile kıpırdatmadı. O esnada beş yaşlarında bir çocuk, daha doğrusu bir çocuğun hayaleti koşarak kapıya yöneldi ve kapının koluna asıldı. Açamayınca da korku ve panikle kapıyı tırmalamaya başladı. Derin o uğursuz sesi o anda duydu; “Condamnat… Eternitate…”
Yavaşça ama korkuyla arkasına döndüğünde karanlık ve iri bir suretin ağır adımlarla onlardan tarafa gelmekte olduğunu gördü. Karanlık suret uzanıp çocuğun saçlarını kavradı. O anda Keskinolta odaya girdiklerinden beri ilk defa hareket etti.
“Bu kez değil.” dedi yaşlı adam. Ardından şu sözleri fısıldadı; “Lumina…”
Kelimeler yaşlı balıkçının ağzından dökülür dökülmez tüm tavan arası kaynağı belli olmayan bir ışıkla aydınlanıverdi ve Derin karşısındaki manzara karşısında donakaldı. Yerler, duvarlar ve tavan kanla çizilmiş garip sembollerle doluydu; pagan yıldızları, Çingene sembolleri ve bir takım garip işaretler. Her yerde kimisi büyük kimisi küçük olmak üzere şu kelimeler yazılıydı; Trădător, Violator, Condamnat Eternitate. Ve adam… Bay Karabaht… Yaşayan bir ölüydü o. Etleri yer yer dökülmüş, gözleri görmeyen ama hâlâ canlı, hâlâ yaşayan biriydi. Sonsuza kadar aynı şeyi yapmak için lanetlenmiş bir ceset… Bir elinde büyük bir yangın baltası taşıyordu, kemerinde ise tavan arasına ait bir anahtarın kopyası tembelce sallamaktaydı.

Küçük çocuğun hayaleti Derin ile göz göze gelerek “Yardım et!” diye seslendi, yankılı bir sesle. Derin gayri ihtiyari olarak ileri atıldı ama Bay Karabaht’ın cesedinden yediği okkalı bir yumrukla geriye savruldu. “Yardım et!” dedi çocuk yeniden, çaresizce. Bu kez Keskinolta ileri atıldı. “Bu kez değil lanetli! Bu kez onu kurtarmama engel olamayacaksın çünkü bu kez kapın açık!” Ardından balıkçı ile zombi kıran kırana bir dövüşe girdiler. “Kaç! Çocuğu kurtar!” diye bağırdı Keskinolta.
Derin bir rüyadan uyanırmış gibi kendine geldi ve koşarak kapıya yöneldi. Cebine koyduğu anahtarı çıkarıp kilide yerleştiriyordu ki Keskinolta’nın “Dikkat et!” diyen uyarı çığlığını duydu. Derin son anda kendini yere atarak zombinin fırlattığı baltanın yolundan çekildi, balta ise büyük bir çatırtı ile kapıya saplandı.
“Yardım et, lütfen.” dedi yanı başında dikilen çocuğun hayaleti.
“Tamam, tamam!” dedi Derin asabi bir biçimde. Çabucak ayağa kalktı ve kapıyı açtı. Aniden elinde hissettiği buz gibi bir soğuklukla ürperdi ve dönüp baktığında çocuğun elini tutmakta olduğunu gördü.
“Gidin! Çabuk olun!” diye bağırdı Keskinolta o sırada. Derin arkasına dönüp baktığında zombi ile Keskinolta’nın bilek bileğe geldiği gördü. Keskinolta rakibinin bileklerini var gücü ile sıkarak bağırdı; “Incendiu! Flacără!” O anda duvarlardaki tüm semboller alev aldı ve tüm tavan arası cayır cayır yanmaya başladı.
“Keskinolta!” diye bağırdı Derin.
“Gidin!” dedi balıkçı ve tavan arasının kapısı kendiliğinden büyük bir gürültü ile kapandı. Aynı anda evin diğer duvarları da alev almaya başladı. Yangın, ahşap evde büyük bir hızla yayılıyordu.
“Gidelim!” dedi Derin ve küçük çocuğun hayaleti ile birlikte evin dış kapısına doğru koşmaya başladı.

Kapıdan çıktıklarında alevler neredeyse evin tamamını sarmıştı. Derin geri dönüp eve korku ve şaşkınlık karışımı bir duyguyla baktı. O esnada çocuğu sesini işitti kulaklarında; “Teşekkürler…” Dönüp baktığında çocuğun gülümseyen yüzünü gördü, sonra da solarak yitip gitmesini…

***

Kibrit çöpü gibi yanan ahşap evin alevleri tüm gökyüzünü kızıla boyamıştı. Bu kez evin sadece bir kısmı değil tavan arasını taşıyan bölümü de yanıyordu. Bir saat kadar sonra itfaiye ekipleri ile birlikte emlakçı Sırıtkan Sıtkı da olay yerinde soluğu aldı. Sıtkı’nın tek derdi kira parasıydı elbette. “Lanet olsun!” dedi Sıtkı, evin dışında bekleyen Derin ile karşılaşınca. “İyi misiniz? Bir an için para… Ah, yani şey… Sizi kaybettiğimizi sandım.”
“Evet… Sanırım iyiyim.” dedi Derin, boş gözlerle emlakçıya bakarak.
“İyi ama nasıl? Nasıl oldu bu? Nasıl kurtuldunuz?”
“Anlatsam da inanmazsın. Keskinolta olmasaydı çoktan ölmüştüm, o kurtulamadı ne yazık ki.”
“Bir dakika, kim dediniz?”
“Keskinolta, şu ihtiyar balıkçı.”
“Keskinolta mı? Şaka ediyor olmalısınız Bay Kaygılı. Fırat Keskinolta öldü, 30 yıl önceki yangından beri kayıp!”

- Son -

Ghost in Forest art by aaronsimscompany 
The Attic photo by VagueNormality

5 comments:

Şarküteri dedi ki...

2. ve 3. bölümü arka arkaya bir solukta okudum Mit. Bir Stephen King romanının içinde sandım kendimi. Derin kaygılı, Keskinolta gibi isimlerin yanında "Fırat, Orçun" gibi Türk isimleri neyse ki biraz kendime getirdi beni. "Oh be, memleketimiz insanıymış bunlar" dedim. Eline sağlık. Ayrıca iyi bayramlar!

mit dedi ki...

Teşekkür ederim, beğemene çok sevindim. :) Ayrıca beni King gibi bir usta ile kıyaslaman da oldukça mutluluk verici oldu benim için. Onun eline su dökemesek de (Adamın adı üstünde, Kral) bu tarzda da başarılı olduğumu bilmek güzel. Çok teşekkürler ve mutlu bayramlar!

Adsız dedi ki...

Çok etkileyiciydi.Ellerine,ilhamına sağlık Mitcim:) sonunda hikayelerini geç de olsa okumuş oldum ve çooook beğendim.Şubat ayı öykünü de merakla bekliyorum.Artık günü gününe okuyacağım.sevgilerimle:))

mit dedi ki...

Valla ne diyeceğimi bilemiyorum Kamikaze. Üşenmeyip hepsini okudun, bir de üstüne yorum yaptın ya, helal olsun sana :) Dilerim sıkılmadan, keyif alarak okumuşsundur. Ne kadar teşekkür etsem az. Çok çok sağol arkadaşım. Sevgiler...

Adsız dedi ki...

ne demek arkadaşım.biz teşekkür ederiz.zevkle,soluk soluğa okudum.hayal dünyana sağlık.iyi ki varsın.benden de sevgiler..