
Kayıp Rıhtım beşinci yıl şenlikleri bomba gibi bir röportajla başladı! Sitemizin beşinci yılını (5 yıl!) kutladığı şenlikler kapsamında pek çok röportaj, makale ve hikayeler sunulacak okurlara. Bunların yanı sıra ödüllü radyo programı ve yarışmalar da eksik olmayacak!
Şenliğin açılışı, dünyaca ünlü Amerikalı bilim-kurgu yazarı John Scalzi'yle yaptığımız röportajla yapıldı. Bu röportaj aynı zamanda kendisinin Türk okurlara ilk seslenişi olma özelliğini de taşıyor. Sanırım işin en güzel tarafıysa tüm ününe ve başarısına rağmen zerre kendini beğenmişlik taşımaması yazarın. Çok sıcak, çok samimi ve çok içten biri kendisi. Kitaplarındaki o neşeli üslubun ve insana kahkaha attıran esprilerin kaynağını şimdi daha iyi anlıyoruz. Neyse efendim, lafı fazla uzatmadan röportaja geçelim.
Karşınızda John Scalzi!
Röportaj teklifimizi çok kısa sürede cevaplayıp kabul ederek öncelikle Kayıp Rıhtım ekibi olarak bizi, sonrasındaysa tüm üyelerimizi çok mutlu ettiniz. Dilerseniz vakit kaybetmeden sorulara geçelim.
- İlk olarak ülkemizde de çok sevilen John Perry karakteri ile başlayalım. Kendisinin kalbimizde ayrı bir yeri var. Her şeye en az bizim kadar yabancı olması ve her durumu bir şekilde şakaya vurabilmesi bunun en büyük sebebi gibi görünüyor. Sizce de öyle mi? Peki siz karakterleriniz arasında en çok hangisini seviyorsunuz?
John Perry’nin çoğu duruma mizahi açıdan yaklaştığı doğru – bu, onun hayatındaki muazzam değişiklikle başa çıkma yöntemi. Düşünsenize; tüm hayatınızı dünyada geçirdikten sonra uzaya çıkıyorsunuz ve sizi öldürmek isteyen birçok yabancı yaşam formuyla savaşmanız isteniyor, kafanızda buna bir anlam verebilmek için bir yol bulmaya çalışırdınız!
John Perry’nin ayrıca çoğu okuyucunun anlayıp yakınlık duyacağı bir karakter olması gerekiyordu – o bir süper kahraman değil, normal bir insan. Bence bu onun ulaşılabilir biri olmasını ve her nerede olurlarsa olsunlar çoğu insana tanıyıp sevdikleri bir kişi gibi görünmesini sağlıyor.
- John Perry ile devam edecek olursak, ona baktığımızda sizinle aynı ismi taşıdığını görüyoruz. Bu kendinize yaptığınız muzip bir gönderme mi, yoksa bir yerden esinlenme mi? Çevreniz sizi Perry ile benzetir mi?
John Perry benim değil, Journey adında Amerikalı bir rock grubunun iki üyesinin adını taşıyor. Adı klavyeci Jonathan Cain’den ve soyadı eski solist Steve Perry’den alındı. İlk bölümde Steve Cain adında da bir karakter var; solistin adını ve klavyecinin soyadını alıyor.
İnsanlar bana çoğunlukla John Perry ben miyim diye soruyor, ben de hayır diyorum – öykünün başında benim şehrimde yaşıyor olmasına karşın! Ama kişilik olarak o benden çok farklı. Yaşlı Adamın Savaşı’ndaki karakterlerin içinde bana en çok benzeyeni Harry Wilson.
- Bu defa da sorumuz Jared Dirac için gelsin. Serinin devam kitabında ana karakter olarak benimsediğimiz kişi gidiyor ve sadece adı bir kere geçmesine rağmen eksikliği pek hissedilmiyor. Bunu nasıl başardınız? Jared'ın o kendine has duygusal ve içe kapanık yapısını düşünürsek kendisini pek çok okura sevdirdiği de ortada. Bu aslında Perry ile karşılaştırıldığında büyük bir ironi. Gerçekten zıt kişiliklere sahipler. John Perry'yi Jared'ın abisi gibi görebilir miyiz? Jared Dirac'ı yaratıcısı olarak siz nasıl tanımlarsınız?
Hayalet Tugay’ı yazdığımda, Yaşlı Adamın Savaşı’nın devamı olmasını düşünüyordum fakat beni endişelendiren konulardan biri insanların ilk kitabı okumadan ikinci kitabı göreceği ve olayları takip edemedikleri için küçümseyeceğiydi. Bunu istemediğimden tek başına ayakta durabileceğini düşündüğüm bir kitap yazdım – yani Yaşlı Adamın Savaşı’nı okumayıp sadece Hayalet Tugay’ı okuduğunuzda da hoşlanabilecektiniz. Bunu yapmanın bir yolu yepyeni bir baş karakter, yani Jared Dirac’ı tanıtmaktı.
Kısmen okuyucuların sadece tek tip karakter yazabildiğimi düşünmemeleri için Jared’ın John Perry’den farklı olması gerekiyordu. Ama aynı zamanda o özel bir karakter tipiydi – Özel Kuvvetler’in bir üyesiydi ve bu tipte biri olarak John Perry ve diğer insanlardan farklı bir hayatı olması gerekiyordu. Bu nedenle farklı biçimde canlandırılmalı ve farklı bir kişiliğe sahip olmalıydı.
Şahsen John Perry’yi Jared Dirac’a bir ağabey olarak görmüyorum, fakat başkalarının bunu neden isteyebileceğini anlıyorum ve bu ilişkiyi kurmalarında benim için sakınca yok.