2 Eylül 2020 Çarşamba

Dön baba dönelim...

Geçen gün annemi bir nöroloji doktoruna götürdüm. Kadın annemi iyice bir muayene ettikten sonra hastane giriş-çıkış raporlarını, MR çekimlerini vs görmek istediğini söyledi. Bunları nereden edinebileceğimi sorduğumdaysa beyin cerrahımızla görüşmemizi, onun yardımcı olacağını belirtti. Bunun üzerine beyin cerrahıyla iletişime geçtim ben de. O da raporların kendisinden olmadığını, hastaneye başvurmam gerektiğini söyledi. Peki...

Dün kuşandım maskemi, taktım lastik eldivenlerimi, atladım arabaya ve soluğu hastanede aldım. Aldım almasına da doktorun istediği raporları nereden edinebileceğim hakkımda hiçbir fikrim yok. Doğal olarak danışmanın yolunu tuttum ben de. Masanın arkasında bakımlı bir kadın oturuyordu. Dedim, "Merhaba, epikriz raporunu nereden alıyoruz acaba?" Kadın dönüp bana şöyle bir baktı, "Bilmiyorum, danışmaya sorun," dedi sonra da, kafasını çevirip. "Ee, danışma siz değil misiniz?" diye sordum. "Hayır," dedi, "ben başka departmanda çalışıyorum, bir arkadaşı ziyarete geldim sadece." Hah dedim, düştük yine bir devlet dairesine, gene başlıyoruz...

Bir süre bekledikten sonra gerçek danışma memuresi köşeyi döndü, kendisini bekleyen arkadaşını görünce tiz bir sevinç çığlığı attı, koşarak masaya yaklaştı ve hararetle laflamaya başladılar. Ben de yüzümde sahte bir tebessümle sakince fark edilmeyi bekledim bir köşede. Sonunda (!) danışma memuru beni görüp ne istediğimi sordu. "Epikriz raporunu nereden alabilirim?" diye sordum tekrar. "Ay, bilmiyorum ki! Bugün işte ilk günüm. Durun birine sorayım," deyip gitti kadın. Orada öylece kalakaldım tabii. Dedim hadi neyse, ilk günüymüş, olur böyle şeyler...

Beş dakika kadar sonra geri dönüp, "Başhekimlikten alınıyormuş," dedi danışma memuru. Sonra da ilk konuştuğum, danışma olmayan ama danışmada oturan kadına dönüp, "Sen başhekimlikte çalışmıyor muydun canım?" diye sordu. Öteki kadın da, "Evet. Gelin, ben size göstereyim yerini," deyip düştü önüme. "Ulan madem senin çalıştığın yerden alınıyor, niye en başta söylemedin be kadın?!" diyemedim tabii... Onun yerine kulaklarımdan hafif buhar bulutları püskürterek takip ettim onu.

Başhekimlik bölümüne girmemizle bana yol gösteren kadının sevinç çığlıkları eşliğinde oradaki başka bir danışma memurunun yanına koşması bir oldu. Gene laflamalar, gülüşmeler ve yüzünde sahte bir tebessümle bekleyen bir ben... Bir müddet sonra artık dayanamayıp gürültüyle genzimi temizledim, ikisi de dönüp bana baktı. "Epikriz..." dedim krize girmeme ramak kala. "Bir alt katta. Arşivden alacaksınız," dediler, sohbetlerine geri dönmeden önce. Arşiv... Peki...

Merdivenlerden alt kata inip Arşiv'i buldum. Siz deyin Resident Evil, ben diyeyim Fahrenheit: Indigo Prophecy oyunundan fırlamış gibi bir yer çıktı karşıma. Bir sürü kocaman dolap, yanlarında vanalar... Vanaları çeviriyorsunuz, dolaplar sağa sola kayarak yer açıyor falan. Neyse, orada da hatırı sayılır bir süre bekledikten sonra bir memur çıkıp ne istediğimi sordu. "Epikriz raporu alacaktım," dedim. 

"Rapor size mi ait?" diye sordu. 

"Hayır, annemin," dedim. 

"O zaman veremeyiz, hastanın kendi gelmesi lazım," dedi adam. 

"İyi de hastam yürüyemiyor. O yüzden buradayım. Doktorlar muayene edebilmek için raporları görmeleri gerektiğini söyledi."

"O zaman hastanızı bir notere götürüp vekaletname almanız lazım."

"Yahu hastam notere gidebilecek olsa buraya getiririm zaten!" 

Ama yok... Adam Nuh dedi, peygamber demedi. "Peki, bunun başka bir yolu yok mu? Nasıl alabilirim bu raporu?" diye sordum sonunda, teslim olup. Verdiği cevap evlere şenlikti.

"Danışmaya sorun."

Peki, danışmaya geri döndüğümde masasında kim yoktu bilin bakalım? Tabii ki danışma memuru! Neyse, sonunda epikriz raporunu kriz geçirmeden almayı bir şekilde başardım. Sevincimi kursağımda bırakan şeyse MR çekimlerini almak için önümde beni yeni bir prosedürler yumağının beklemesiydi. Canın çıksın bürokrasinin ateşten çemberi...

2 comments:

Arqonquin dedi ki...

Bol bol sabır diliyorum diliyorum abi.

mit dedi ki...

Amin, sağ olasın. Yorumlarını geç gördüm, kusura bakma.