2 Haziran 2021 Çarşamba

Uydurukçu Geldi Hanıııım!

Bir çevirmen, kelime ormanlarında on atmasyoncu gücündedir derler... 

Bugünlerde China Mieville'in "Şehir ve Şehir" adlı romanının çeviri düzeltisini yapıyorum. Bundan beş yıl kadar önce, kitabı ilk kez okuduğumda, "Tamam güzel kitap ama neden Arthur C. Clarke ödülü almış ki? O kadar bilimkurgu yanı yok," demiştim. Ama artık sebebini anlıyorum.

Kitapta yan yana iki şehir var. Hatta sadece yan yana değiller, bazı sokakları ve mahalleleri iç içe geçiyor, bazı noktalarda ortak yolları kullanıyorlar. Mesela bir otobanın bir şeridi bir şehre, öteki şeridi de diğer şehre ait ve bunlar arasında geçiş yapmak kesinlikle yasak. Şehir halkları da birbirlerini görmezden gelmeyi öğrenmişler. Aynı sokakta yan yana yürüseler dahi birbirlerini itinayla görmezden geliyorlar, yok sayıyorlar. Çünkü görürlerse yasalara karşı gelmiş sayılıyorlar. Böyle orijinal bir konusu var kitabın.

Yazar China Mieville işte bu tuhaf düzeni anlatabilmek için birçok uydurma terim kullanmış: Total, alter, crosshatched, elsewhere, grosstopical...

Ama gelin görün ki eski çeviride bunların hiçbiri yok. Önceki çevirmen bu kelimelerin ifade ettiği şeyleri anlamamış, kelime oyunlarına uygun karşılık bulamamış ve... dolayısıyla da hepsini çevirmeden geçip gitmiş. Öyle olunca da aslen bir bilimkurgu, hatta tuhaf kurgu olan kitap daha ziyade iyi bir polisiyeye indirgenmiş. Okuması hâlâ keyifli ama eksik bir eser...
 
O yüzden az önce saydığım bütün kelimelere Türkçe karşılıklar uydurmak zorunda kaldım. Bunu yaparken de hem yazarın verdiği anlama sadık kalmaya hem de bizim dilimizde güzel görünecek karşılıklar bulmaya çalıştım: Bütünsel, dışsal, çapraz hatlar, öteyer, bütünrafya...

Örneğin eski çeviride şöyle bir cümle geçiyor:

"Tramvay sarsılarak yavaşladı ve arabaların arkasında durduk. Durduğumuz sokakta antikacı dükkânları vardı."

Ama bu cümlenin doğru ve tam çevirisi aslında şöyle:

"Tramvay hem yerel hem de öteyer araçlarının arkasında sarsılarak yavaşladı ve Besź binalarının antikacı dükkânlarından oluştuğu bir çapraz hatta geldik."

Eski çeviriden başka bir örnek:

"Kemerlerin üstünde başka başka binalar yükseliyordu."

Doğru çevirisi:

"Kemerlerin üst kısımları, yani rayların geçtiği bölümler öteyerdeydi ama bazılarının ayakları bizim tarafta kalıyordu."

Bir tane daha:

"Burası Besźel’in sakin bir semtiydi, ama caddeler çok kalabalıktı. Kalabalığı yararak ama insanlara bakmadan yürüyordum."

Hâlbuki yazarın anlatmak istediği şey şu:

"Bölgenin Besźel’de kalan tarafı sakin bir semtti, öteyerdeki sokaklarsa kalabalık. Onları görmezden geldim ama aralarından geçip gitmek zaman aldı."

Son bir örnek:

"İki şehre ait bölgeler ve birbirini çapraz kesen kısımlar haritada gösterilmiş, sınırlar griye boyanmıştı."

Doğrusu:

"Başları kanunlarla derde girmesin diye iki şehri birbirinden ayıran bütün çizgiler ve tonlamalar – bütünsel bölgeler, dışsal alanlar, çapraz hatlar– haritadaki yerlerini koruyordu fakat gözle görülür şekilde silik, grinin belirgin tonlarındaydılar."

Bunların dışında yanlış anlaşılan veya çeviri sırasında kaybolan şeyler de var. İşte bu yüzden bir ayda düzeltisini bitiririm dediğim kitabın daha yüzüncü sayfasındayım. Bu gidişle "yine" vaktinde teslim edemeyeceğim. Ama en azından kitap artık eskisine nazaran daha bir bilimkurgu, hatta tuhaf kurgu tadında oluyor.

Bundan sonra ne iş yapıyorsun diye soran olursa uydurukçuyum diyeceğim :)

0 comments: