10 Ağustos 2009 Pazartesi

Mimler sarmış dört bir yanımı...

Amanın… Mimlemişler! Hem de 2 farklı blogdaşım aynı gün içerisinde 2 farklı konu için! İlk defa mimlenmenin verdiği o tatlı heyecan sardı benliğimi. Evet, doğru duydunuz. İlk defa mimleniyorum. Kızgın kumlardan serin sulara atlar misali mutluyum. Ama diğer taraftan da “Ne yazacağım ben şimdi? Ya beceremezsem?” korkusu da içimi sarmadı değil hani. İşin ucunda erin sandığınız suların aslında sığ olması ve kafa üstü kuma çakılmak da var ne de olsa. Amcaoğluma olmuştu da…

Önce hangisini yazsam karar veremedim. O yüzden yazıların yayınlanış saatlerine bakıp önceliği ilk yazılana vermeye karar verdim. İlk mimleyenin sevgili DBP olduğunu görüyorum. Bu yüzden ilk olarak onun konusu ile başlayacağım, daha sonra ise sevgili Kamikaze ile devam edeceğim. Öhöm… Başlıyorum.

İlk konumuz Asla vazgeçemediklerimiz.

Elbette ki ilk sırayı ailem alıyor. Her ne kadar evimiz ara sıra boks, karate, güreş vb. bilumum –dost canlısı– spor müsabakasına şahit olsa da, evimizdeki ses desibeli canım İnönü Stadı’ndakini aşsa da, her telefon ya da kapı çalışında “Ben niye açıyor muşum? Sen aç!” diye birbirimize girsek de aile fertlerimin her biri vazgeçilmezdir benim için.

Üniversite’de kazandığım dostluklar vazgeçilmezdir yine. Her ne kadar Baki’nin şikâyetleri bitmek tükenmek bilmese de… Fatih basit, kısacık hatta iki cümlelik bir açıklamayı uluslar arası bir konferans metnine dönüştürerek bize baygınlık geçirtse de… Soner, geyikleri bile arkalarına bakmadan kaçıracak geyik muhabbetleri yapsa da… Boran’ın federalleri ve tabii ki Okan’ın uçan beherleri… Halil, Koray, Evren, Sezer, Tarık, Bahar, Serpil ve adını şimdi burada saymadığım ama kalbimde her birinin yeri apayrı olan, birbirinden değerli insanlar… Hiç biriden vazgeçemem. 10 yıldır süren dostluğumuz da bunun kanıtı zaten.

Havalimanında kazandığım arkadaşlarımdan da vazgeçemem. Üniversiteden sonra bulunduğum en güzel ortamdı ne de olsa. Bir de asker arkadaşlarım var tabii… Oradaki o dostluk, kardeşlik ortamı başka hiçbir yerde yoktur. Hepsinin ortak özelliği ise aslında olmak istemediğim, kurtulmak için can attığım yerleri çekilebilir kılmaları ve beni hayata yeniden bağlamaları. Sağ olsunlar var olsunlar. İyi ki varsınız…

Denizden de vazgeçemem. Deniz olmayan bir yerde yaşayamam, huzurum kaçar. Rüzgâr esti mi martı çığlıklarını getirmeli bana. Nefesimi içime çektim mi o yosun kokusunu almalı burnum. Ve yüzmek… Her ne kadar denize girmeden önce yarım saat denizin içinde dikilsem de… Bir arkadaşım “Burada şimdiye kadar hiç denizkestanesine rastlanmadı.” dedikten 1 dakika sonra ayağıma kestane batsa da…

Bilgisayar oyunlarından da vazgeçemem. Her birinde yaşadığım birbirinden güzel maceralar, birbirinden farklı evrenler ve sundukları eşsiz deneyimler için. Bir de Oyungezer dergimden asla vazgeçmem. Her ay düzenli alır, köşelerinin kıvrılmamasına dikkat eder, simetrik bir biçimde üst üste dizerek saklarım onları. Hastalık derecesinde titizim, evet.

Kitaplarımdan da vazgeçemem. Hatta onları kimselere vermem. Eli genelde bol olan ben, kitaplarım söz konusu olunca acayip cimriyimdir. Özellikle fantastik edebiyata ve polisiye romanlara düşkünümdür. Cildini bozmamaya dikkat ederek okurum onları. Okuduktan sonra da özenle saklarım. En ufak bir sayfa kıvrılması cinnet geçirmeme yeterlidir. O derece yani… Hastalık derecesinde titizim demiş miydim?

Çizgi-roman okumaktan asla vazgeçmem. Onların beni sürüklediği o hayal âlemi, kimilerinin attırdığı kahkahalar, kimilerinin sürüklediği heyecanlı maceralar vazgeçilmez bir tutkudur benim için. Ayıptır söylemesi bir sandık dolusu ÇR koleksiyonum var ve giderek artmakta. Onları nasıl bir özenle sakladığımı varın siz düşünün.

Son olarak, hayatta ne zaman bir şey için “Asla vazgeçemem!” deseniz mutlaka onun başına bir şey gelir ve ya bir müddet ya da bir ömür boyu onsuz yaşamak zorunda kalırsınız. O yüzden hiç birine aşırı bağlanmamak gerek. Demedi demeyin…

Ben de bu konu için Kamikaze’yi, Shenem’i, Yitik Savaşçı’yı, Loreathan’ı, Hazal’ı (her ne kadar bloguna fantastik dışında bir şey yazmayacağını bilsem de) ve Ebru - Kitap Dükkânı’nı mimliyorum. He-he-he…



İkinci konumuz ise Kişisel Sorular…

Neden Blog yazarsınız?

Bu sorunun cevabı -Kişisel bilgilerim- kısmında yazıyor zaten. Blog ortamına girmeden önce de yazardım ben. Hatta hem yazar hem de çizerdim. Çizgi-Romanlar yapardım kendi kendime. Sonra çizgisi gitti, romanı kaldı. İlk başta e-mail yoluyla sadece tanıdıklarıma gönderirdim yazdıklarımı. Sonra bir gün kafamda bir ampul yandı, üzerinde de Blogger işareti vardı ampulün. “Neden olmasın?” deyip kolları sıvadım ve o gün bugündür yazdıklarımı burada yayınlıyorum.

Son zamanlarda hiç vakit ayıramadığınız bir uğraş?

Açık ara farkla resim çizmek… O kadar uzun zaman oldu ki bir şeyler karalamayalı. Ne bir karikatür ne de güzel bir resim çizmez oldum. Ve bu canımı çok sıkıyor.

Şu an için imkânınız olsa gerçekleştireceğiniz hayaliniz?

Dünya turu… Eiffel kulesine çıkmak, Özgürlük Anıtı’nın eteklerinin altına bakmak, Mısır Piramitleri’nin tepesine oturmak, Pizza Kulesi’nin üstünde Rock’n Roll yapmak istiyorum. Yihhu!

Hayatınızda iyi ki yapmışım dediğiniz üç şey?

1- Her seferinde “Keşke başka bölüme gitseymişim!” desem de iyi ki üniversiteye gitmişim de o ortamı yaşamışım, o insanları tanımışım.

2- İyi ki Erhan’ın düğününe gitmişim. Ortalığı toparlamasaydım bir sene daha evlenemeyeceklerdi, yazık. Şaka bir yana o mutlu günde orada olmak, hayatımda yaşadığım en güzel anlardan biriydi.

3- İyi ki blog açmışım. Böylece hem sizleri tanıdım, hem de hayatıma yeni bir renk geldi. İyi ki varsınız blogdaşlarım.

Mutfakta en sevdiğiniz uğraş nedir?

Mutfakları sevmem. Mutfak uğraşlarından ise hiç haz etmem. Bu antipati genelde dolap kapaklarına başımı vurmamdan ya da dolaplarda ne kadar kap kacak varsa üzerime devirmemden kaynaklanıyor sanırsam. Çok maharetliyimdir de…

En sevdiğiniz üç yemek?

Makarnaaaaaaaaaaaaaa!
Mantı
Pizza

Giyim konusunda abarttığınız eşya?

Oldukça sade giyinirim. Abartısız ve süssüz ama uyumlu ve şık… Sanırım talihsizliğimin olmadığı tek nokta bu. Şey… Bir keresinde pantolonum tam mıç yerinden caaart! diye yırtılmıştı ve bütün gün öyle dolaşmak zorunda kalmıştım ama neyse…

Çocuklarınıza nasıl hitap edersiniz?

“Pis yumurcak!” desem de inanmayın, çocuğum yok çünkü. Bekâr olduğumdan bu soruyu şimdilik es geçiyorum. Nasipse ileride hep beraber göreceğiz…

Sizi anlatan bir resim?

Yeterince açıklayıcı sanırım :)



Bu konu için de DBP’yi, Shenem’i, Loreathan’ı ve Yitik Savaşçı’yı mimliyorum. Bir de Meral’i! Nerelerdesin? Kolay gelsin arkadaşlar…


Pek istediğim gibi olmadı ama kusura bakmayın. Dilerim beğenmişsinizdir. Sağlıcakla kalın…

15 comments:

Elif Kararlı dedi ki...

gayet gzel olmuş eline sağlık :) ve mimlendim heeeee ben heeee yapmıyacaktın bunu yorgun :))
Sağlıcakla kal...

mit dedi ki...

Sağolasın DBP :)

Adsız dedi ki...

haaaahaha harikaaaa olmuş canımmm DBP unu ikimizin konularıyla mimlemişsin.ben de en kısa zamanda yazacağım.ne kadr uzun ve zor bir konu olsa da:D iki mim cevaplamıştım bi kaç gün bekleyyeim izninle:D çok çok saoll mitcim.iyi haftalar:)

mit dedi ki...

Benim pek içime sinmemişti aslında ama beğendiyseniz ne mutlu bana :) Yazını merakla bekleyeceğim. Sen de sağol bu güzel mim için. İyi haftalar...

shenem dedi ki...

bni anlatan bir resmi yani mimi en yakın zamanda bulup koyııcaamm kankimmm;))hatta altına bi şiir de döktürücemm.
bu arada resmini kıskandım:P

mit dedi ki...

Döktür bakalım, dört gözle bekliyorum :)

Adsız dedi ki...

tebrikk ederim:} şu an pek fırsat bulamadığım için bu aralar cevaplayamayacağım ama bu güzel konuya fırsat bulur bulmaz en içten bir şekilde bloğumda yer vereceğim. sevgiler...

mit dedi ki...

Teşekkürler... Sorun değil, ne zaman müsait olursan o zaman cevapla. Merakla bekleyeceğim.

Hazal dedi ki...

Uuuuu! Ben mimlenmişim :P. Acaba bu Sanem'in mimlediği ile aynı konu mu? Araştırayım bir :D.

Bir taneden mimlenmişim şimdi telaşlanıp baktım da xD. Anladım hayırsızım tabii bir tane yeter bana xD.

Bu arada Sakat Rahibe 5.bölüm yazılıp yayınlandı ;). Görev tamam kaptan!

mit dedi ki...

Yok canım hayırsızlıkla ne alakası var? Konulardan birinde kamikaze tarafından ayrıca mimlenmiştin zaten. Aynı konuda iki kez mimlemeyeyim dedim sadece...

Yeni bölüm hazır demek :) Hemen okuyorum efendim.

Hazal dedi ki...

Bu arada, o kitaplara olan düşkünlüğün tıpa tıp aynısı bende var. fantastik okuyan insanlar genel bir hastalık bunu, bunu gözlemledim.

Yani kitaplarım alındığı gibi durur. Ne kimseye veriri ne de elletirim.
Bir sayfası kıvrılsa dehşete düşerim, hele de kitabın kapağı kıvrılsa(orda iz kalıyor ya :( ) ağzından emziği alınmış koca bebek modunda gezerim bir gün boyunca xD.

Hastalık ne diyim :P. Kitaplarımı seviyoruuuuuuuuuuuum! Ben okurken bile o kadar özen gösterirken tipin teki gelip en değerli varlıklarımın orasını burasını bükemez!

Not: kıymetlimisssssss!

mit dedi ki...

Ahahaha :) Bak yahu :) Demek fantastik diyarlardan gelen bir hastalık bu? Hmmm... Neyse, böyle hastalığa can kurban ;)

Not: kitaplarımısın kapağısını büktüler kıymetlimmm! Sonsuslara kadarrr nefret edicezzss!

Hazal dedi ki...

Mimi cevapladım, mutluyum ^^

Uzun zamandır mimlenmiyordum zaten güzel oldu

Adsız dedi ki...

en sonunda hazırladım. umarım beğenirsin:) haa bir de bir ödülün var bloğumda.

mit dedi ki...

Güzel olduğuna eminim ;) Hemen bakıyorum. Hatta gittim :)