8 Ekim 2010 Cuma

Yazarının kaleminden Yemin ve Öç

Gölge E-Dergi'nin 37. sayısında yayınlanmıştır.
Çok değil sadece birkaç ay önce görücüye çıkmış bir roman Yemin ve Öç. İlk olarak Kayıp Rıhtım adlı internet sitesinin fantastik edebiyatseverlere sunduğu bir e-kitap projesi olarak çıktı karşımıza. Sonra o küçük proje kabına sığmaz oldu, büyüdü, gelişti ve kapağıyla, sayfalarıyla, çizimleriyle gerçek bir kitap haline gelmeyi başardı. Peki, nasıl oldu da o küçük proje bunca yolu aşıp kocaman bir kitap haline geldi? İşte bu yazı bu sürecin öyküsünü anlatıyor. Hem de kendi yazarının elinden…

Yemin ve Öç’ü kaleme almaya ilk başladığımda, Kayıp Rıhtım’ın her ay düzenli olarak yayınladığı “Aylık Öykü Seçkisi” için yazılmış kısa bir maceradan ibaretti aslında. Yanlış hatırlamıyorsam o ay ki seçkinin teması “Köle” idi. Bir akşam evimde oturmuş, “Bu tema için nasıl bir hikâye yazabilirim acaba?” diye kara kara düşünürken beynimin bir köşesinde esir düşmüş bir barbarın öfkeli portresi canlanıverdi. Eğer fantastik edebiyata şöyle kıyısından köşesinden biraz bulaşmışsanız barbarların özgürlüklerine ne kadar düşkün olduğunu ve bunu kaybetmemek adına ellerinden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğunu biliyorsunuzdur. Bu fikir o kadar hoşuma gitti ki hemen kalemime sarıldım ve sonunun nerelere varacağını bilmeden o ilk satırları yazdım;

“Sıçrayan Geyik Kabilesi oldukça zor günler geçiriyordu çünkü kış bu yıl çok erken ve çok şiddetli bastırmıştı. Buzyeli Vadisi’nin kışları her zaman sert olurdu ama bu kez her zamankinden de zorlu geçeceğe benziyordu.”

Buzyeli Vadisi… Bu isim kendiliğinden, birdenbire dökülüvermişti kâğıda.  Unutulmuş Diyarlar kitaplarından oldukça aşina olduğumuz isme şöyle bir baktım, “Neden olmasın?” dedim ve memnuniyetle gülümseyerek hikâyenin geri kalanını yazmaya devam ettim. Sonrasında ise içinde korsanların, öfkeli bir cücenin ve edilen iki intikam yeminin geçtiği oldukça sürükleyici bir macera ortaya çıkmış oldu.

Aldığım ilk tepkiler oldukça olumluydu. Hatta itiraf etmek gerekirse beklediğimden de iyiydi. Hemen hemen okuyan herkes hikâyemi çok beğendiğini söylüyor, devamını yazmam konusunda beni yüreklendiriyordu.  Eğer yazmazsam +3 kızılcık sopaları ile beni kovalayacakları şeklinde tehditler savurmayı da ihmal etmiyorlardı elbette…

Buna pek gönlüm olmamasına rağmen bir-iki ay sonra yine bir başka seçki için, bu kez “Kül” teması için kaleme aldım hikâyenin devamını. Geri dönüşler yine çok olumuydu. Hatta yorumculardan biri, kendisi Gölge yazarlarından Onur Selamet oluyor bu arada, bu hikâyenin bununla sınırlı kalmamasını, daha da büyütülerek bir e-kitap haline getirilmesi fikrini öne sürmüştü. Kim? Ben? Bir e-kitap yazacağım ha? Yok daha neler… Bu fikrin diğer üyeler tarafından çok tutulacağını nereden bilebilirdim ki?

En nihayetinde Rıhtım’ın kapalı kapıları ardında yapılan uzun toplantılar sonucunda bu projenin hayata geçirilmesine oy birliği ile karar verildi. Bu oy birliğinin sağlanmasında Hurin’in üzerimize savurduğu ışın kılıcının (evet, ne var?) ve Fırtınakıran’ın yılanbaşlı kamçısının nazik darbelerinin yarattığı etki de büyüktü elbette. Bunun akabinde beni kollarımdan sürükleyerek, içerisinde tavana kadar yükselen kâğıt yığınlarının, bir daktilonun ve bir parça kuru ekmek ile suyun bulunduğu bir odaya tıktılar. Ardından ağır kapıları üzerime sürgüleyip hep birlikte bu haberi kutlamaya gittiler.

Üç ay boyunca gerek evde gerekse iş yerinde bulduğum boş zamanlarda macera üzerinde çalışmaya devam ettim. Yazdıkça hikâye daha da genişledi, içine kimi Harkle Harpell gibi daha önceden tanıdığımız, kimi ise benim hayal gücümün oluşturduğu yeni karakterler eklendi. Hatta işin içerisine benim gibi birer Baldur’s Gate hayranı olan kişileri gülümsetecek bir şeyler bile ekledim. Bu esnada TSR’ın çıkardığı yardımcı kitaplardan ve haritalardan bol bol yardım aldım, araştırmalar yaptım ve elimden geldiğince Unutulmuş Diyarlar konseptine uygun kalmaya çalıştım. Öyle ki kitapta adı geçen hiçbir şehir, hiçbir dağ, hiçbir han uydurma değil. Aksine hepsi gerçek birer UD öğesi…

Üç ayın sonunda yazılı metin tamamlandı ve işi ustalarına devretme zamanı geldi. Kayıp Rıhtım’dan hatırlayacağınız Hakan “Magicalbronze” Tunç ve Onur “DarLy OpuS” Selamet düzelti ve sayfa düzeni ile ilgilenirken yine Gölge’den tanıdığınız çizer arkadaşlarımız A.Gökhan Gültekin ve Celalettin Ceylan’da güçlü çizgileri ile kapak resmini ve iç çizimleri hazırladılar. (İzninizle burada çizer arkadaşlarla iletişime geçme konusundaki yardımlarından dolayı sevgili Ahmet Yüksel ağabeyime de teşekkür etmek istiyorum). E-kitabımız nihayet görücüye çıkmaya hazırdı.

Hiçbir kar amacı gütmeden, fantastik eser okumayı seven kitleye bir armağan misali ücretsiz olarak yayınladık e-kitabımızı. Aralarında Sadık Yemni ve Aşkın Güngör gibi çok değerli insanların bulunduğu birbirinden güzel yorumlar ve tebrikler aldık bu projemiz için. Ne de olsa Kayıp Rıhtım’ın ilk e-kitabıydı karşımızdaki. Artık arkama yaslanıp bu zevki yaşama ve biraz da dinlenme zamanıydı benim için… Ya da en azından ben öyle sanıyordum. Maceramın orada bitmeyeceğini nereden bilebilirdim ki?

Önce şöyle bir yorum peydahlandı; “Mit (bu ben oluyorum, internet âlemindeki ismim), kusura bakmayın. Anlamadım. Kitap çıkardınız. Bu şahane bir haber! İyi de niye indirip okuyayım ki? Ben bu kitabı elime alıp okumak istiyorum. Hem de kabına, içindekilere indirip bakmadan elime almak istiyorum. Söyler misiniz ben bu kitabı nereden satın alabilirim?”

Ardından şöyle bir yorum geldi; “Üzgünüm Mit. Ben eski biriyim, e-kitap falan bilmem. Bizde kitap ele alınır, koklanır öyle okunur. Diyeceksiniz ki maliyeti var. Kim basacak? Kaça basacak? Benim bloğumun adı biliyorsunuz ki Hayal Kahvem! Genelde hayal kurarım. Bir bakmışım ki hayalim gerçek olmuş. Şimdi ben Hayal Kahvem'de bir hayal kurmalıyım. Demeliyim ki Mit'in kitabı basılsın, hatta Mit tarafından imzalansın bana gelsin! Dur bakalım Mit... Hayaller gerçek olur bazen. Tabii çok istersen... Hayat ne oyunlar oynar insana bir bilsen…”

Bu yorumların sahibi “Hayal Kahvem” isimli güzide blog sayfasının yazarı Vildan Ceyhan’dan başkası değildi. Hayalleri gerçeğe dönüştürmek konusunda üstüne olmayan bu değerli insan bir anda yelkenlerin iplerini eline aldı ve proje bambaşka sulara doğru sürüklenmeye başladı. Ben “Durun yahu, ne oluyoruz.” demeye kalmadan Vildan Ceyhan, Hakan Ceyhan, Hakan Tunç ve pek tabii ki değerli yazar, kıymetli şahsiyet Aşkın Güngör’den oluşan bir ekip, bir kitap kardeşliği kuruldu. Neyse ki yazılı materyal hali hazırda elimizde bulunuyordu da yeniden bir odaya kapatılmak zorunda kalmamıştım. Ben şaşkın bakışlarla birbirinden harika insanlardan oluşan bu ekibi izlerken kitap hazırlanmış, düzenlenmiş ve baskıya hazır hale getirilmişti bile (Kocaman bir teşekkür de buradan bu güzel insanlara).

İşte o noktada bir başka sorun ile karşılaştık, telif hakları… Yemin ve Öç ilk başta bir e-kitap, ücretsiz bir hizmet olarak tasarlandığı için böyle bir sorunumuz yoktu. Fakat ne zaman ki iş basılı kitap haline getirmeye geldi işte o anda Unutulmuş Diyarlar’ın bir Wizard of the Coast markası olduğu kafamıza dank ediverdi. Maalesef bunu fark edebilmek için kitabın basılmış olmasını beklememiz gerekiyordu. Eğer bastırmadan önce fark etseydik büyük bir ihtimalle kitap çok farklı bir diyarda, muhtemelen tarafımızdan oluşturulmuş orijinal bir evrende (tercihim her zaman budur) geçecek şekilde yeniden tasarlanacaktı. Ama o zaman da Diyarlar hakkında yaptığım onca araştırma, Harkle Harpell ve benzeri kişiler ve yerler, onca güzelim espri de boşa gidecekti. Sonunda her işte bir hayır vardır diyerek kitabı bu şekilde okurların beğenisine sunmaya karar verdik. Sonrasını biliyorsunuz zaten; Kayıp Rıhtım’ın ilk e-kitabından sonra ilk basılı kitabı da bizlerle…

İşte böyle sevgili okur… Yemin ve Öç isimli kitabımızın basılı hali şu anda Kayıp Rıhtım sitesi üzerinden satışta. Kitabı almak isterseniz kayiprihtim@gmail.com adresine bir mail göndermeniz ve size gelecek cevap mailinde bulunan hesap numaralarına 10 TL. gibi cüzi bir miktar yatırmanız yeterli. Bu rakam basım masraflarını karşılamak adına alınıyor, kitabı bastırabilmek için hatırı sayılır bir ücret ödemek zorunda kaldık çünkü.

Şunu belirtmekte özellikle fayda görüyorum. Bu kitabı kesinlikle maddi bir çıkar güderek hazırlamadık. Tek amacımız bizim gibi fantastik edebiyata gönül vermiş Türk okuyuculara bir çeşit hediye, bir armağan sunmaktı. Gönülden gelen, el emeği göz nuru harcanmış gerçek bir eser… Şükür ki bunu başardık. En azından ben başardığımıza inanıyorum. Eğer okuma fırsatı bulursanız sizin de bana hak vereceğinizi umuyorum.

Hepinize şimdiden keyifli okumalar…

Not: Bu tanıtım yazısını hazırlamam konusunda beni cesaretlendirdiği, yazıyı Gölge E-Dergi'de yayınladığı ve bizim gibi genç yazarlara olan desteği hiç bitmediği için buradan sevgili Ahmet Yüksel'e sevgi ve saygılarımı göndermeyi kendime bir borç bilirim. 

Yemin ve Öç görselleri: A.Gökhan Gültekin, Celalettin Ceylan
Gölge e-dergi kapağı: Gökberk Kaya

16 comments:

Mr. Aşkın Güngör dedi ki...

Sevgili Mit, geminin rotasını başka maceraları çevir de, bir kere de ben seni zindana kapamak zorunda kalmayayım. Freeddy de hala orada. Belki de iyi anlaşamazsınız, kim bilir? Anlatabildim mi :))

mit dedi ki...

Freddy mi? Yok aman, ben almayayım. Zaten bir-iki kez rüyalarıma girme münasebetsizliğini göstermişti. Aynı zindanda kaldığımızı düşünemiyorum bile :) O halde... İskele alabanda! Yeni maceralara doğru tam yol ileriii! :)

Şarküteri dedi ki...

Fantastik edebiyat bana biraz uzak bir tür. Ama yazını okurken hayıflanmadım değil, keşke mekan adlarının ve bazı karakterlerin telif sorunu olmasaydı da eser bu kadar emeğin sonucunda kitapçı raflarında yerini alabilseydi. O zaman bir koşu gidip alırdım... Ha şimdi de alabilirim tabi belirttiğin adresten. Fantastik edebiyatla ilgili bir problemim yok, yanlış anlama... Sadece yeterli bilgim yok. Dünya "tolkien" diye yıkılırken ben filmlerine bile pek ilgi göstermedim. Gerçekçiliği kurguya tercih edişimden midir nedir, konu hep uzak kaldı bana. Ama senin kitap konusunda bilhassa bu yazıdan sonra merakım arttı.

kusad dedi ki...

Bu yeni bir kitabın habercisi midir demek istiyorum ama nedense kimse benden sonra yorum yazmıyor o yüzden korkuyorum. :D

mit dedi ki...

@ Şarküteri: Fantastik edebiyatın herkese hitap etmediği doğru. Bu tüm türler için de geçerli. Kimisi polisiye sever, kimisi romantik. Bazıları roman bile okumaz. Zevkler ve renkler tartışılmaz diye boşuna dememişler ne de olsa :) Meraklanman ve hayıflanman bile benim için değerli ve yeterli arkadaşım. Sağolasın...

@ kusad: Son yorumların adamı kusad :) Yeni bir kitabın habercisi demek için henüz erken. Özellikle de şu sıralar işlerden başımı kaldıramadığım düşünülürse... Beni beklemeyin canım sizde, siz bir şeyler yazın da okuyalım :)

Serap dedi ki...

Fantastik tür iyi kalemlerin elinde gerçekten yaşam bulunan alanlardan oluyor. Benim biraz geç tanıştığım ama tom robbins gibi isimleri tanıdığım bu çeşit sevdirici bence.

mit dedi ki...

Senin fantastik edebiyat okuduğunu bilmiyordum doğrusu :) İyi bir yazar ve güzel bir hikaye her türü kolayca sevdirir bence. Yeter ki okuyana keyif verebilsin.

Elif Kararlı dedi ki...

Hayırlı olsun uğurlu olsun her şey gönlünce olsun..Bana da kocaman bir yuh olsun anca şimdi yorum yazdığım için...

Adresi aldım inş kitabı alacam (ilgi alanıma girmese bile alacam ) çünkü güzel biri yazmış okumamak olmaz ...

Sevgi ve huzurla kal inş..

mit dedi ki...

Ne demek efendim? O sizin içinizin güzelliği :) Dilerim ilgi alanına girmese bile zevkle okur, çok keyif alırsın. Şimdiden teşekkürler...

Adsız dedi ki...

Mitcimm hayırlı ve uğurlu olsunnn.Esas bana yuhh olsun şimdi yorum yazdığım için.

Sağlıkla,mutlulukla daha nice kitaplara diyorumm:))

Adsız dedi ki...

ayrıca kitabın hazırlanmasında emeği geöen herkese kucak dolusu teşekkürler.başarılarınızın devamını dilerimmm:)

mit dedi ki...

Teşekkürler arkadaşım, çok sağol :) Sağlıcakla kal ;)

Hazal dedi ki...

Selamlar.

Hakan(magicalbronze)'ın "kitabı elbette sana yollayacağım Hazal." diye başlayan cümlesi ve geçen aylara rağmen çok geç kavuştuğum bir kitabın hikayesi bu.
"Hakan kitabı ne zaman yolluyorsun?"
"Aa sana yollamadım mı ben?"
"Hayır -_-!"
"Tamam yolluyorum."

Bu konuşma ramızda o kadar çok döndü ki, artık her köşe başında Hakan'ı sıkıştırır olmuştum. Baktım olmuyor, erhangi biri gini berilen adrese mail atıp kitap talebinde bulundum xD. İçerisinde Hakan'a bol bol gönderme olan bir metin ile yollamıştım hatta. Fakat Hakan kitabı bana bir türlü yollamıyordu. Sorunca kesin yollayacaktı ama!

Bu sabah kitap elime geçti. Resimlerinden çok kaliteli olduğunu belliydi ama ben bu kadarını beklemiyordum. Gerek yazı karakterlerinin okunaklılığı, gerek sayfa dizyanı, iç ve kapak resimleri ile dış görünüşü harika bir kitap!

Öyle ki, fantastikle alakası olmayan annem bile seni tebrik etmemi istedi İhsan abi :).

Kitaba gelecek olursak, şunu gönül rahatlığıyla söylüyorum ki daha ilk cümelden(hayır,abartmıyorum) beni sardı. Bir kitapta aradığım en büyük özelliği sen daha ilk kitabınla yakalamışsın. Dili o kadar akıcı ki bir gerçekten ilk kitabın mı şüphe ettim. Evet kitap bugün elime geçti ama ben sayfalar arasında bir hayli yol aldım :D. Kitap bittiğinde ayrıca yorum yapacağım.

Tekrar tekrar annem ve kendi adıma tebrik ederim. Umarım başka kitaplarda gelir ^^.

mit dedi ki...

Selamlar Hazal;

Kitabın en nihayetinde eline ulaşmasına sevindim. Geç olsun ama güç olmasın derler ama seninki hem geç hem de güç olmuş anlaşılan :) Bunda kabahat biraz da benim. Hakan kitabı sizlere kendisinin ulaştıracağını söylediğinde işin ucunu bıraktım. Halbuki soruşturmam, olmadı kendim göndermem gerekirdi. Kusura bakma...

Kitabı isteme konusundaki azmine hayran kaldım yalnız :) Bir müşteri gibi mail atmak çok parlak bir fikir doğrusu :)

Kitabı kolisinden çıkardığım günü unutamıyorum. Bu kadar kaliteli bir baskı ile karşılaşmayı ben de hiç beklemiyordum. Burada arslan payı Vildan Hanım'a ait, ona ne kadar teşekkür etsek az.

Hikayeyi beğenmene ise çok sevindim :) Senin gibi fikirlerine önem verdiğim birinden bu tarz övgü dolu cümleler duymak gerçekten de mutluluk verici bir şey. Çok teşekkür ederim. Artık darısı senin kitabının başına ;)

Annene bol bol selamlar, saygılar. Ellerinden öperim.

Görüşmek üzere...

Yosun E.Cengiz dedi ki...

Selamlar Mit, kitabını okudum. Elime aldıktan sonra üç gün içinde bitti. Bunda akıcılığının ve sürükleyiciliğinin büyük payı var elbette. Sen "parça parça yazdım" deyince, bu kadar bütünleşik bir roman ortaya çıkacağını ummamıştım. Fantastik edebiyat unsurlarına yabancı olan benim gibi bir okurda bile ilgi uyandırmışsa bence doğru yoldasın.Eline, kalemine sağlık.

Önsözü yazan arkadaş Anadolu Mitolojisine dayanan özgün kurguların yokluğundan yakınmış. Bu bağlamda ben de ona katılıyorum. İlk romanında senin de dediğin gibi Tolkien' e (daha benim bilmediğim başka yazarlara da olabilir) bir göz kırpmışsın. Bazı karakterler ve yer isimleri o ünlü romanlardan alınmış... Umuyorum ki takibeden eserlerinde daha özgün bir damar yakalayacaksın, bu topraklara ait dede korkut hikayelerinden ya da ne bileyim keloğlanın çarpıştığı devden falan bahsedeceksin, kahramanlarını daha bildik diyarlarda koşturacaksın... Gerçi, fantastik dünya bu! "Anadolu Rock" gibi Anadolu Fantastik Edebiyatı ısmarlamak biraz abes bir dilek te olabilir. Sonuçta kişinin hayalgücü ile yarattığı bir diyar bu. Ama ben naçizane bir okur olarak belirttim. Gönül biraz daha yerel öğeler çekiyor.

Sonuç olarak kardeşim, böyle ağır bir yükün altından başarıyla kalktığını düşünüyorum. Harcadığın emeğe ve zamana değmiş. Yeni yapıtlarını bekliyorum.

Kendine iyi bak, kolay gelsin!

mit dedi ki...

Selamlar sevgili YEC;

Teşekkür ederim. Kitabı beğenmen çok mutlu etti beni. Yorumunu en çok merak ettiğim kişilerden biri sendin, ne yalan söyleyeyim. Fantastik edebiyatla pek alakadar olmamana rağmen bu kadar olumlu cümleler sarf etmen benim için çok önemli. Tekrar teşekkür ederim.

Yerli öğeler konusuna gelirsek; haklısın. Yemin ve Öç biraz da Kayıp Rıhtım'daki arkadaşların zoru ile, "Haydi Unutulmuş Diyarlar'da geçen bir şey yaz" demesi ile ortaya çıktı. O güne kadar uzun soluklu bir işe girişmeye pek niyetim yoktu açıkçası. Unutulmuş Dİyarlar'da geçince de adlar mecburen yabancı olmak zorunda oldu. Ama "Ormanın sonundaki ev" gibi hikayelerimi okudun ve Türkçe isimler ve yerler konusunda bir şeyler yapmaya çalıştığımı biliyorsun. Kısacası bu konuda hem fikiriz.

Tekrar tekrar teşekkürler. Sen de kendine çok iyi bak.