Kayıp Rıhtım forumlarında düzenlenen "Üyelerle Röportaj" adında bir etkinlik var. bu etkinliğin bu ay ki konuğu bendim. Onlar sordu, ben cevapladım. Ortaya da oldukça keyifli bir röportaj çıktı. Okumak isteyenler için bir kopyasını da burada yayınlıyorum. Bu güzel röportaj için berre'ye, muhteşem görseli için magicalbronze'a ve soruları ile katkıda bulunan ve bulunmayan tüm Rıhtım Ahalisi'ne teşekkürler.
- Kendinizi kısaca nasıl tanımlarsınız?
1980 yılında doğmuş, bir geçiş dönemi çocuğuyum ben. 80'lerin kendine has bir özelliğinden dolayı tam iki kuşak arasına sıkışıp kalmış, ne eski ne de yeni döneme tam olarak ait değilim. Eskilerin düşünce yapısına sahibim mesela; dostluk, dürüstlük, yardımseverlik gibi kavramlar benim için çok önemlidir. Ama aynı zamanda teknolojik şeylere de bir o kadar meraklıyımdır. Ayrıca 30 yaşıma gelmiş olmama rağmen ne çizgi-film seyretmekten ne de oyun oynamaktan bıkmamış biriyim. İflah olmayacak derecede desem daha doğru olur sanırım... Bol bol çizgi-roman okur, bol bol hayal kurarım. Bu tanım yeterince - kısa - olmuştur umarım
-Fantazyayla nasıl tanıştınız? En sevdiğiniz fantastik seri ya da kitap hangisidir? (Fırtınakıran)
Fantazya ile çocukluk arkadaşıyız biz. Şaka yapmıyorum, cidden öyle... Çok eski günlerde, taa ufacık bir çocukken Kral Arthur ve Büyücü Merlin'in maceralarını merakla okur, benzeri şövalyelik öykülerini ve Martin Mystere tarzı gizemli çizgi-romanları beğeni ile takip ederdim. Ama gerçek anlamda okuduğum ilk fantastik roman Yüzüklerin Efendisi idi. Onu da bir tesadüf eseri, "Yüzüklerin Efendisi sonunda Türkçe'ye çevrildi!" benzeri bir röportaj ile keşfetmiştim. Tam olarak ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu ama kesinlikle benim tarzım olduğunu hissediyordum. Öyleydi de... Hatta çok daha fazlası. O gün hayatım resmen değişti çünkü sonunda hep eksikliğini hissettiğim ama bir türlü adını koyamadığım şeyi bulmuştum; Fantastik Edebiyat. Beni bu tür ile tanıştırdığı için de en sevdiğim seri Yüzüklerin Efendisi. Onun ardından da Ejderha Mızrağı Destanı ile Sislerin Vampiri geliyor.
-Çevrenizin bu -fantastik- ilgi alanınıza karşı olan tepkileri nasıl? (Fırtınakıran)
Aslına bakarsanız oldukça iyi. Ailem ve arkadaşlarım da benim gibi uçuk kaçık kişiler olduğundan ve hayal dünyamız oldukça geniş olduğu için fantastik edebiyat bizler için biçilmiş kaftan. Erkek kardeşim tam bir fantastik edebiyat kurdudur mesela. Aldığım bütün kitapları benden önce okuyup beni sinir eder mesela. Düşünsenize bir... Hevesle kitapçıya gidip okumayı feci derecede arzu ettiğiniz bir kitabı satın alıyorsunuz. Eve gidip okumaya başlıyorsunuz. Sonra bir de bakıyorsunuz ki kaşla göz arasında kitap kardeşinizin eline geçmiş ve bitirmeden bırakmaya niyeti yok! Hikayenin yarım kaldığına mı yanarsınız yoksa kardeşinizin yüzündeki keyifli sırıtışa mı? Kitabın en can alıcı noktasını siz daha kitabı okuyamadan çıtlatma hastalığı da cabası...
- Kendinize yakın bulduğunuz bir oyun/film/kitap kahramanı var mıdır? (Laughing Madcap) Fantastik karakterlerden biriyle tanışma imkanınız olsa hangisini tercih ederdiniz? Neden?(Fırtınakıran)
Var tabi, Pikachu! - desem de siz bana inanmayın İşin aslına bakarsanız ben kendimi her zaman Peter Parker / Örümcek Adam ile özdeşleştirmiş biriyimdir. Burada çizgi-romanlardaki "klasik" Peter Parker'dan bahsettiğimin altını çizmek isterim, filmler ile berbat edilen Parker'dan değil. Peter o örümcek tarafından ısırılmasaydı muhtemelen benimki gibi bir hayatı olurdu. Ne gariptir ki Peter Parker için çizilen karakter profili, davranışları, olaylar karşısında aldığı kararlar vs. benim kişiliğim ile acayip derecede örtüşmekte. Dostları için hep kendini feda etmesi, herkese elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışması vs...
- Genel olarak sanal dünyayla, fantastik kurguyla aranız oldukça iyi. Sizce bunun sebebi nedir?(Laughing Madcap)
Aklım bir karış havada olduğu için elbette Çok hayal kurarım ben ve bu hayallerin büyük çoğunluğu anormal, haydi şöyle diyeyim fantastik şeylerdir. Kimi zaman kahraman olur çatılarda uçarım, kimi zaman ise bir kaşif olur, diyarlarda dolanırım. Sanal dünyaya olan ilgim ise bilgisayarlara olan bitmek bilmeyen merakımdan geliyor sanırım. Teknolojiyi yakından takip ederim, ense kökünde dolanırım.
- Türk fantastik yazarları hakkında neler düşünüyorsunuz? Türklerin fantastik eserlerinde gelecek görüyor musunuz? (Fırtınakıran)
Bu soruyu birkaç yıl önce sorsanız cevabım hayır olurdu. Ama Kayıp Rıhtım'a üye olduğumdan beri öyle yetenekli yazarlar ile tanıştım, öyle hikayeler okudum ki fikrim tamamen değişti. Sizler yazmaya devam ettikçe sadece fantastik eserlerimizde değil tüm edebiyatımızda parlak bir gelecek görüyorum ben.
- Yazı yazmaya kaç sene önce başladınız ve gelişmek için neler yaptınız? (wale, black_helen)
Sene 1987... Üzerimde siyah bir önlük var ve bir ilkokul sırasında oturuyorum. Efendim? Ha, pardon... Hikaye yazmaya ne zaman başladığımı soruyorsunuz siz. İşin aslı çok da eski bir mazim yok yazmak ile ilgili. Ortaokul sıralarındayken kendi çizgi-romanlarımı yazar ve çizerdim, sanırım ilk yazarlık tecrübemi o zamanlar edindim. Profesörün İntikamı adından bir çizgi-romanım vardı, sınıftaki herkes beğeni ile okurdu. Çılgın bir profesör tüm dünyayı sular altında bırakıyor, insanlar denizin altındaki cam kubbeli şehirlerde yaşamaya başlıyorlardı. Daha sonraki yıllarda ise e-mail yolu ile tüm sevdiklerime başımdan geçen komik hatıraları uzun uzun anlatan postalar atmaya başladım. Şu an blog sayfamda yaptığım şeyi e-mail yolu ile yapıyor, sevdiklerime bir nevi işkence ediyordum yani Neyse ki e-mail o zamanlar daha yeni yeni ülkemizde yaygınlaşmaya başlamıştı da (Sene 1999-2000... Eyvah, yaşım ortaya çıktı!) kimse yazdığım zırvaları okumaktan şikayet etmiyordu. Belki inanmayacaksınız ama ilk uzun soluklu öykümü geçen sene yazdım. O hikaye ise Cadı temasında yayınlanan "Uzak Diyarların Birinde" isimli öykümün ta kendisi... Bakayım; Nisan 2009'da yazmışım. Yani uzun lafın kısası (wale kızacak ama) sürekli yazarak geliştirdim kendimi. Ama bilerek ama bilmeyerek bir şekilde hep yazmışım baksanıza...
- Neden yazıyorsunuz? ( Toplum için, sanat için, kendim için, yazabildiğim için vesaire...)Sizi yazmaya iten unsurlar nelerdir? (Laughing Madcap, Marius)
Nedense aklıma sevgili Cem Yılmaz'ın "Neden mizah?" parodisi geldi bu soruyu okuyunca. Sizin aynı hareketi çekmediğinizi umuyorum Neden yazıyorum? Hmmm... İnsanları güldürmeyi sevdiğim için mizahi yazılar yazıyorum. Hayat zaten yeterince sıkıcı, biraz eğlensinler istiyorum. Yazarken keyif aldığım ve hayal ettiğim şeyleri başkaları ile paylaşma dürtüsü ise beni yazmaya iten şeyler... Kısacası yazıyorum çünkü keyif alıyorum.
- Şu an aktif olarak nerelere yazı yazıyor ya da nerelere yardım ediyorsunuz? (Malkavian)
Bu aralar işler çok yoğun olduğundan hiçbir yerde aktif değilim. Yazma ihtiyacımı ise tuvalet duvarları, otobüs koltuklarının arkası gibi nezih yerlerde gideriyorum - desem de siz buna da inanmayın. En fazla aktif olduğum yer Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü isimli blog sayfam elbette. Buradaki yazılarımı Facebook üzerinde, yine aynı ismi taşıyan sayfada da yayınlıyorum. Onun dışında Kayıp Rıhtım'ın Aylık öykü Seçkisi'ne düzenli olarak katılmaya gayret ediyorum. Ayda bir yayınlanan Blog Dergisi'nde oyun bölümü bana emanet. Her ay en az bir bilgisayar oyunu incelemeye ve güncel haberlere yer vermeye çalışıyorum bu sayfalarda. Blog Dergisi'nin sitesinde de yazılarım yayınlanıyor. Son olarak da BuzzLess isimli güzide sitede editörlük yapıyor, buradaki arkadaşların çeşitli konular hakkında yazdığı yazıların son kontrolünü yapıyorum. Tuvalet duvarlarını saymış mıydım?
- Bir "Yazar" olarak, sitede paylaşılan yazılar ve bu yazıları yazanlar hakkında neler düşünüyorsunuz? (Laughing Madcap)
Kayıp Rıhtım'da gerçekten çok kaliteli yazılar ve birbirinden değerli yazarlar var. İnsan okudukça burada yatan potansiyele hayran olmadan edemiyor. Şahsen ben bu topluluktaki birçok kişinin ileride kitaplarını da göreceğimize samimiyetle inanıyorum.
- Yemin Ve Öç adlı romanınızın bu başarıyı yakalamasını bekliyor muydunuz ? (Deadman107)
Doğruyu söylemek gerekirse beklemiyordum. Kitabı yazarken tek düşüncem okuyucu eğlendirecek, aynı zamanda da beni tatmin edecek bir şeyler ortaya koyabilmekti. Bu kadar olumlu dönüşler alacağımı hiç tahmin etmiyordum doğrusu. Fantastik edebiyatla alakası olmayan okurlar bile kitabı bir solukta bitirdiklerini ve ellerinden bırakamadıklarını söylüyorlar. Bu beni hem çok şaşırtıyor hem de çok mutlu ediyor. tarif edilemez bir duygu, hepinizin bir gün yaşamasını dilerim. Aldığım ilginç bir eleştiri ise şu; kitap çok kısa. Bunu okuduğumda Tolkien'e bir kez daha şapka çıkarmadan edemedim. (Çevirdiğimiz ön sözü okuyanlar bilirler, aynı eleştiriyi o da almış. Üç ciltlik devasa romanı için hem de!)
- Yemin ve Öç'ü yazarken içinize sinmeyen bir yer oldu mu? (Gedwesverdar)
Yazarken değil de yazdıktan sonra oldu. Neden "Unutulmuş Diyarlar" yerine daha orijinal bir evrende geçen bir hikaye yazmadım ki sorusunu kim bilir kaç kez sordum kendime. Ve hala da sormaya devam etmekteyim. Bakınız, bir üst satır...
- Son derece doyurucu olan "Yemin ve Öç"ten sonra, kendi evrenini yaratmayı hiç düşündünüz mü? Ufuklarda bir evren ve onunla paralel olarak bir roman projesi var mı? (Darly Opus)
He-he-he... Şimdi hiç kimsenin bilmediği bir şeyi itiraf edeceğim size, benim zaten kendime ait bir evrenim var. Hem de birkaç tane birden... Bunlardan birini "Eve Dönüş" isimli hikayemde gördünüz mesela. Bir diğeri "Uzak Diyarların Birinde" ve "Göl Halkı" isimli hikayelerde geçen evren... Siz bilmiyorsunuz ama Cesur Şövalye'nin dolaştığı o yörelerin hepsi bir haritada toplanmış durumda. Cesur'un öyküsünün ise bir başı ve sonu var elbette... Bunların dışında henüz kimsenin okumadığı iki farklı uzun soluklu hikayem daha var. Bunlar gün ışığına çıkar mı? Yemin ve Öç'ün yakaladığı şansa erişirler mi, orasını Allah bilir. Bekleyip göreceğiz...
- Yaptığın oyun incelemeleri göz dolduruyor. Bu yazıları genellikle Blog Dergisinde yani bir e-dergide yayınlıyorsunuz. Hiç e-dergi haricinde, profesyonel dergilere başvurmayı düşündünüz mü? (magicalbronze)
Bu soruyu sormanız çok ilginç gerçekten Ben 99'dan bu yana o zamanlar Level şimdi ise Oyungezer adı altında yazan grubun sıkı bir takipçisiyim. 10 yılı aşkın bir zamandır başta Sinan Akkol olmak üzere tüm ekibin yazdıklarını okuyor, fikir ve düşüncelerine can-ı gönülden katılıyorum. Her Oyungezer okuru gibi benim de en büyük hayallerimden biri bir gün bu dergide çok sevdiğim bu insanlarla birlikte çalışabilmek. Ya da bir zamanlar öyleydi diyelim, bir yerden sonra bazı şeyler için artık çok geç oluyor maalesef. Yine de Blog Dergisi ekibinde yer almaktan ve bu yetenekli insanlarla birlikte çalışmaktan da büyük bir keyif duyuyorum.
- Hikayeleriniz severek okunuyor ve ciddi bir okuyucu kitlesine sahipsiniz. Bu konuda neler düşünüyorsunuz? (black_helen)
İlk ciddi hikayeme (Ölüm Kulesi) gelen olumlu yorumları gördüğünde çok şaşırmış ve hayretler içerisinde kalmıştım. Aradan bunca zaman geçti ve ben hala hayretler içerisindeyim Yazdıklarınızın beğenilmesi ve geri dönüşlerin olumlu olması kesinlikle harika bir duygu. Ama insan sadece yorum almak ve kendini bu yolla tatmin etmek için yazmamalı, kendisi için yazmalı. Yoksa yazı yazmaktaki esas amaç kaybolur diye düşünüyorum.
- Kayıp Rıhtım'a ilk girdiğiniz gün, neler düşünmüştünüz? (magicalbronze)
Aman yarabbim! Nereye düştüm ben böyle? Çıkarın beni buradan, çıkarın! (sansürsüz versiyonu)
Forum ortamlarına pek yabancı olmadığımdan diğer forumlardan farkı olmayan bir yer gibi görünmüştü gözüme. Forumları pek sevmediğim için de fazla takılmayacağım bir yer olduğunu düşünmüştüm. Fakat içindeki üyeleri yavaş yavaş tanıdıkça yanıldığımı anladım. Burası sıradan bir forum değildi, burası gerçekten de fantastik edebiyat severlerin buluşma noktasıydı. O gün bugündür foruma gün sektirmeden girmekteyim. Allah'tan çok fazla takılmayacağım bir yer olarak görmüşüm...
- Fantazya dışına çıkarsak, kendi blogunuzu nasıl kurmaya karar verdiniz? (Fırtınakıran)
Daha önce de dediğim gibi, uzun zamandır blog sayfamda kullandığım yazım tarzını mail yolu ile yazılar yazarak kullanıyordum zaten. Bir gün "Neden daha fazla insana işkence etmeyeyim ki... aman, şey... Neden yazdıklarımı daha fazla insanla paylaşmayayım ki?" dedim kendi kendime. Ardından da kolları sıvadım. Sıvayış o sıvayış...
- Fantastik kurgu dışında çok beğendiğiniz ve sizi etkileyen bir kitap var mı? (Varsa neden?) (Marius)
Çok ya da hiç... (Bu nasıl cevap İhsan? Çocukların balatalarını yakacaksın bu genç yaşta) Çok, çünkü çok kitap okurum ve çoğunu da beğenirim. Beğenmediğim kitaplar sayılıdır. Hiç, çünkü hepsinin ortak özelliği kıyısından köşesinden bir şekilde fantastiğe bulaşmış olmaları... Örneğin Arzın Merkezine Seyahat, Baskerville'ların Köpeği (Watson, adın batsın!) Her Otostopçu'nun Galaksi Rehberi, Melekler ve Şeytanlar (Da Vinci'nin şifresi değil, dikkatinizi çekerim), Tarihçi... Hepsi de öyle veya böyle doğaüstü olaylar içerir.
- Fantastik edebiyatın yalnızca küçük yaştaki okuyuculara hitap ettiğini düşünenlere vereceğiniz cevap ne olur? (Darly Opus)
O yüzden mi bütün dünya Yüzüklerin Efendisi Üçlemesini ağzı açık olarak izledi?
- Mutlak bir mutluluğu nasıl tarif edersiniz? (Jean Valjean)
Mutlak mutluluk denilen şeyin bu dünyada var olduğuna inanmıyorum. Çünkü insan doyumsuz yaratılmış bir varlıktır. Bugün istediğimiz bir şeye kavuşmak için elimizden geleni yaparız. Elde ettikten sonra ise doğru dürüst keyfini çıkarmadan gözümüzü yeni bir şeye dikeriz. Her zaman şikayet edecek ya da peşinden koşacak bir şey buluruz. O yüzden mutlak mutluluğa bu dünyada erişmek imkansız.
- İleriye dönük, gerçekleştirmek istediğiniz ne tarz projeler var?(Laughing Madcap)
Kesin çizgiler ile belirlediğim bir şey yok. Kafamda genel hatları oluşmuş birkaç farklı hikaye var. Bunları zaman içinde yavaş yavaş gün ışığına çıkartmak istiyorum. Ama gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden pek emin değilim.
- Yeni isimler türetme konusunda oldukça başarılısınız. Bunun belli bir püf noktası var mı? Karışımın içine ne katmamız gerekiyor (magicalbronze)
Bir tutam sevgi, biraz yarasa kanadı, bir parça da şeytan minaresi İsim türetmek hikaye yazarken en zorlandığım yerlerden biri. Eğer hikayede geçen herhangi bir karaktere güzel bir isim bulamazsam hikayeyi falan boş verip odanın içinde dört dönmeye başlıyorum, takla atıyorum, amuda kalkıyorum yani o ismi bulmadan yazmaya devam edemiyorum. Eğer yabancı isimli bir karakter kullanacaksam kulağıma hoş bir tını bırakan ve göze hoş görünen bir isim oluşturmaya gayret ediyorum. Türkçe isim kullandığımda ise genellikle ismin o karakterin kişiliğini yansıtmasına özen gösteriyorum. Bu yöntem de en çok kullandığım şey ise kelime oyunları; Derin Kaygılı, Sabri Pekmerak, Azmi Dağdelen gibi...
- Ablanız evlendi. Peki siz evlenmeyi düşünüyor musunuz? (Fırtınakıran, Malkavian, Marius)
Gelelim malum soruya... Öncelikle bu soruyu soran şanslı üçlü için onları canı sıkılan bir kender ordusu ile aynı odaya kapatmak, Mordor ovasında susuz bırakmak ya da ne bileyim 8 saat üst üste Snape ile iksir dersine sokmak gibi gayet nazik fikirler içerisinde olduğumu belirtmek isterim Evlenen ablam değil kız kardeşim bir kere. Bu da hala genç göründüğümü kanıtlıyor, hem de en az 2 yaş! Hehehehe!
Şaka bir yana her insan evladı gibi evlenmeyi ben de düşünüyorum elbette. Ama şimdilik düşüncede kalan bir şey bu. Çünkü sadece evlenmiş olmak için evlenmeyi mantıklı bulmuyorum. Önemli olan benzer kafa yapısına sahip, sizi en az sizin onu sevdiğiniz kadar ve sadece siz olduğunuz için, paranız, katınız vs. için değil bedeninizde taşıdığınız ruh için seven doğru insanı bulabilmek. Nokta. Bitti. Finito. Aile baskısı, mahalle baskısı bitti bir de forum baskısı başladı... İyi valla! Evlenmiyorum kardeşim, zorla mı? Bir dakika... bakmayın bana öyle... Gelmeyin üstüme... Bıraksanıza kolumu yahu! Niye beni nikah dairesine sürüklüyorsunuz. Hayır efendim, smokin falan giymem. Bırakın dedim! Bırakın! İmdat!
9 comments:
ne güzelmiş! =)
fikri ortaya atan kim? (ben uzun zamandır girmiyorum hiçbir foruma da.).
zira oyungezer'de vardı bir ara öyle bir etkinlik. Benim de orda röp üm vardı xD hehehe.
ha bi de,
David Eddings göremedim orda.
Elenium ve Tamuli serilerini ısrarla öneriyorum. önce Elenium sonra Tamuli.
Süper ya..Öyle tanınmış bir yazar ol ki sen bile şaşır bu duruma inş :)))
Çizgi film ve oyundan hiç vazgeçme ve içindeki bu espri canavarı seni hiç terketmesin...
Hemşerim valla tadından yenmez bir sohbet ortamı olmuş:)) tebrik ederim verdiğin cevaplar için:) Farklı türdeki uzun metrajlı hikayelerini de bekliyoruz;) eminim kitabın kadar başarıyı yakalayacak.Sağlıcakla kal.sevgilerimle.
@ Roselyn: Teşekkürler =) Yanlış hatırlamıyorsam Fırtınakıran'ın fikriydi. İlk röportaj onun başına patlamıştı hatta :)
Senin röportajını merak ettim şimdi. Foruma girip bir karıştırayım bakayım. Eddings'in adını çok duydum ama okumaya fırsatım olmadı maalesef. Hemen not alıyorum tavsiyeni :) Sevgiler...
@ Papuç: Beğenmene sevindim :) Elimden geldiğince okuyanın yüzünü gülümsetecek cevaplar vermeye çalıştım. Öbür türlü içim rahat etmiyor, ne yapayım :) Bu arada, Amin! Kucak dolusu sevgiler...
@ Kamikaze: Sağol hemşerim :) Biz hoş sohbet insanlarız ne de olsa ;)
Sen de sağlıcakla kal, görüşmek üzere...
sadece evlenmiş olmak için evlenilmez tabiki arkadaşım:) işimiz zor ama..Geç olması,yoktan iyidir demişler demi:))
Tabii ki arkadaşım, bana aynen katıldığın noktada sana aynen katılıyorum (ne dedim ben?) :)
Hep söylerim zaten; geç olsun da güç olmasın, geç olsun da güç olmasın, geç ols...
Cevaplarda hikayelerin kadar güzel dostum.
Umarım iyisindir herşey yolundadır.Bir süredir yoksun merak ettim uğradım.
Sevgiler.
Teşekkürler :) İyi olmak için gayret ediyorum. Bu aralar sanal alemdeki hayatıma eskisi kadar vakit ayıramıyorum maalesef. Umarım sizlerde ailecek iyisinizdir. Uğradığın için çok çok teşekkürler. Sevgi ve saygılarımla...
Yorum Gönder