Kuzey kutbunun gözlerden uzak bir köşesinde, kimsenin varlığını dahi bilmediği sessiz bir vadide ufacık bir kulübe vardı. Ahşap yapı dışarıdan oldukça küçük görünse de içeriden bakıldığında neredeyse güney topraklarındaki, taştan tahtlarında oturan soylu kralların sarayları kadar genişti. Evin hiç ziyaretçisi yoktu haliyle. Ama eğer olsaydı kapıdan girer girmez kocaman bir salon karşılardı onları. Bu salon boydan boya uzun masalarla donatılmıştı ve her masada yeşil kıyafetler giyen, sivri kulaklara sahip bir sürü minik elf oturuyordu. Bir yandan şarkı söylerken bir yandan da neşeyle çalışmaktaydı elfler. Bazıları çeşit çeşit oyuncak imal ederken bazıları da paketleme işleriyle meşguldü. Geri kalan elfler ise paketlenen hediyeleri büyükçe bir kızağa yüklemeye çalışıyorlardı. Tam salonun ortasında erimeyen bir kardan adam ellerini kollarını sallayarak ve hafifçe sağa sola salınarak Bobby Helms’ten ‘Jingle Bell Rock’ şarkısını söylüyordu.
Masaların arasından çıkıp yüksek tavana kadar uzanan pek çok ahşap sütun vardı salonda. Oda bu sütunların etrafında uçuşan kimisi kırmızı, kimisi yeşil, kimisi ise mavi renkteki ateş böceklerinin ışıklarıyla aydınlanıyordu. Tavandan sallanan çeşit çeşit yılbaşı fenerlerinin ışığı ateş böceklerininkine karışıyor ve odanın renginin sürekli değişmesine yol açıyordu.
Tüm bu hengâmenin biraz ötesinde, yarı kapalı bir kapının ardından hafif bir mum ışığı dışarı süzmekteydi. Odanın içerisinde ise ak sakallı, kırmızı yanaklı, üç tonton ihtiyar önlerindeki mektupları okumakla meşguldüler. Her biri kendisine ait çalışma masalarında oturuyordu ve tüm masalar odanın ortasına, dolayısıyla birbirlerine bakacak şekilde dizilmişti.
“Şu çocuğun yazdıklarına da bir bakın hele!” dedi içlerinden klasik, kırmızı Noel Baba kıyafetli olanı. “Zamane çocuklarının aklına neler de geliyor.” dedi başındaki beyaz ponponlu kırmızı şapkayı düzelterek.
“Neymiş o?” diye sordu bir diğer Noel Baba. Başında ponponlu şapka yerine altın bir miğfer, üzerinde ise altın renginde oldukça gösterişli ve geniş bir zırh vardı.
“Benden yeni yıl hediyesi olarak son model, görüntülü bir cep telefonu istemiş. Böylece yan sınıftaki sarışın kıza çıkma teklif edebilecekmiş. Üstelik bunu yazan çocuk daha 8 yaşında, inanabiliyor musunuz?” diye sordu kırmızılı Noel Baba.
“Peki, sen ona hediye olarak ne ürettirdin?” diye sordu zırhlı Noel Baba muzip bir şekilde gülerek.
“Eee… Şey… Peluş bir ayıcık.” dedi kırmızılı Noel Baba, çekingen bir tavırla. “Beğenmeyecek, değil mi?” diye sordu sonra da, yüzünü ellerine gömüp başını umutsuzca iki yana sallayarak.
Diğer iki Noel Baba’dan gürültülü bir kahkaha koptu.
“Ah… Gençler! Bazen onlarla nasıl baş edeceğimi gerçekten de bilemiyorum.” diye hayıflandı kırmızılı Noel Baba.
“Pöh! Seninkiler de bir şey mi canım?” diyerek burnundan soludu bir diğeri. Üzerinde mor renkli bir Noel Baba kıyafeti vardı ve her yeri gezegen desenleri ile süslenmişti. Kıyafetinin düğmeleri ufak birer güneş şeklindeydi. Yıldız motifleri ile süslenmiş şapkasının etrafında ise minik bir kuyruklu yıldız aheste aheste dönüp durmaktaydı. “Sen en azından sadece dünya çocukları ile uğraşmakla yükümlüsün. Ya ben? Bütün galaksi yarın gece benden hediye bekliyor olacak!” diye hayıflandı iki elini yana açarak. “Üstelik istedikleri şeyler de cep telefonu gibi basit şeyler de değil. Şunu bir dinleyin hele…” diye devam etti önündeki dijital mektup yığınını karıştırarak. “Hah! İşte buldum!” dedi sonra da yığının içerisinden yeşil renkli bir kartı çekip çıkarırken. Köşesindeki parmak izi şeklindeki kısma dokunmasıyla kartın biraz üzerinde bir hologramın belirmesi bir oldu. Diz çökmüş bir vaziyette duran, beyazlar içindeki bir kadının görüntüsüydü bu.
“Noel Baba! Yardım et bana Noel Baba!” diyordu kadın.
“Prenses Leia değil mi bu?” diye sordu altın zırhlı olan.
“Evet, ta kendisi.” dedi Galaktik Noel Baba.
“Niye böyle diz çökmüş?” diye sordu klasik kıyafetli olanı.
“Bilmem… Ne zaman birinden bir şey isteyecek olsa böyle diz çöküyor. Kötü bir alışkanlık olsa gerek.”
“Yardım et bana Noel Baba, bu bizim en çaresiz anımız. Ev işlerini yapması için bir R2-Z13 robotuna ihtiyacım var.” diye devam etti prenses konuşmaya.
“Artuu-ne?” diye sordu Fantastik Noel Baba, gözlerinin önüne düşüp görüşünü kapatan siperliğini düzeltirken.
“R2-Z13… Çok işlevli bir android. Aynı zamanda çok da pahalı! Ama durun, daha devamı var.”
Tam o esnada holografik mesaja başka biri daha girdi ve “Leia, hayatım. Ne yapıyorsun sen?” diye sordu merakla.
Prenses Leia - Han Solo |
“Yine o Noel Baba saçmalığı deme bana lütfen.”
“Ama Han…”
“Haydi, kes şunu lütfen. Luke içeride bizi bekliyor, ayrıca Chewie’nin mutfakta yardımına ihtiyacı var. Biliyorsun, Wookiee’ler yemek pişirme konusunda pek de iyi sayılmazlar.” dedi Han, prensesi arkasından ittirerek odadan çıkarırken. İçerinden bu yoruma itiraz eden bir Wookiee kükremesi duyuldu.
Aradan birkaç saniye geçmişti ki Han Solo tekrar görüntüye girdi. Parmak uçlarına basarak yürüyor ve sürekli omzunun üzerinden geriye bakıyordu. “Hey Noel, selamlar.”dedi fısıldayarak. Tekrar geriye baktı ve sesinin içeriden duyulmadığına emin olduktan sonra konuşmaya devam etti; “Az önce söylediklerim için kusura bakma. Hani gerçek değil falan… Biliyorsun, benim de bir ünüm var. Şey… Diyorum ki; şu zulayı vurma vaktim gelmedi mi sence de artık?”
O esnada prensesin “Han? Ne yapıyorsun sen orada?” diyen sesi duyuldu.
“O-oh, içimde çoook kötü bir his var.” dedi Han ve görüntü bu noktada kesildi.
“Gördünüz mü?” diye sordu Galaktik Noel Baba. “Siz sadece çocuklar ile ilgileniyor olabilirsiniz ama benim bölgemde yetişkinler bile abuk sabuk şeyler istiyor benden.”
“Bizim sadece çocuklar ile ilgilendiğimizi kim söylemiş!” diye çıkıştı fantastik diyarların altın zırhlı Noel Babası. “Durun da ben de size bir mektup göstereyim.” diye devam etti ardından önündeki parşömen yığınını karıştırarak. “İçlerinde özellikle iki tanesi bu konuda bayağı ısrarcı. Her yıl üşenmeden aynı mektubu gönderiyorlar. Hah, işte buradalar.” dedi iki parşömeni çekip çıkartırken. İçlerinden daha siyah olanı dikkatle açtı. Kâğıdın hafif yanmış gibi bir hali vardı ve üzerinde oldukça garip bir alfabe olduğu görünüyordu.
“Ne kadar garip bir lisan bu böyle… Arapça mı?”
“Hayır, Mordor lisanı… Nerede benim şu gözlüğüm.” Çalışma masasının çekmecelerinden birini açtı ve bir gözlük koleksiyonunu karıştırmaya başladı. Her bir gözlüğün kenarına üzerinde farklı işlemeler olan etiketler iliştirilmişti. Üzerindeki etikete iç içe geçmiş J.R.R. harflerinin işlendiği bir gözlüğü çıkarıp taktı ve okumaya başladı.
“Noel;
Her güz dönümünde sana Nazgûl ile aynı emri iletmekten bıktım usandım. Bana derhal Tek Yüzük’ün yerini bildirmeni emrediyorum. Aksi takdirde bir daha ki sefere bizzat kendim geleceğim.
Not: Geçen yıl gönderdiğin hediye hiç de komik değildi. Bunun için zindanlarımda sakallarını tek tek yolduracağım.
Sauron ”
“Şu karanlıklar efendisi Sauron mu?” diye sordu klasik Noel Baba.
“Ta kendisi.”
“İyi de sen sadece iyilik yapanlara hediye göndermiyor musun?”
“Evet ama ya bundan haberi yok ya da bunu umursamıyor.”
“Geçen sene gönderdiğini söylediği şu hediye de neyin nesi?” diye sordu Galaktik Noel Baba merakla.
“Şey… Her yıl üşenmeden Tek Yüzük’ü isteyince ben de düşündüm ki…”
“Evet?”
“Şey… Düşündüm ki ona bir taklit göndersem… Hani şu düğmesine bastığınızda konuşanlardan…”
“Ne yani? Ona oyuncak bir yüzük mü gönderdin?” diye sordu Galaktik Noel Baba, kahkahalarla gülerek. “Bunu yaptığına inanamıyorum!”
“Peki, yüzük ne diyordu?” diye sordu klasik olanı, kıkırdayarak.
“Diyordu ki… Ehem, şey… I see you…”
Bunun üzerine diğer iki Noel Baba kahkahalara boğuldu.
“Pek akıllıca bir hareket değilmiş sanırım.” dedi Fantastik Noel Baba, mahcup bir şekilde gülümseyerek.
“Peki, şu bahsettiğin diğer mektup neydi?” diye sordu klasik olanı, elinin tersiyle gülmekten yaşaran gözlerini silerek.
“Ah, evet…” dedi zırhlı Noel Baba ve çıkarttığı diğer parşömeni açtı. Diğerinin aksine bu mektup bembeyazdı. Fakat ufak bir ayrıntıyla… Işığın altında hareket ettirdikçe bin bir renge bürünüyordu âdeta.
“Sevgili ve pek kıymetli Noel Baba…” diye okumaya başladı zırhlı olan. “Böylesine önemsiz bir konu için sizi rahatsız ettiğim için lütfen beni mazur görün. Ama anladığım kadarı ile geçen yıl size gönderdiğim mektup elinize ulaşmamış. Ya da ulaştı da dikkatinizden kaçtı… Önemli değil, isteğimi bir kez daha dikkatinize sunuyorum. Sizden ricam küçük, minicik ve değersiz bir yüzük… Uzun zaman önce Ulu Nehir’in sularında kaybolduğuna inanıyorum. Lütfen bu basit isteğimi geri çevirmeyin.
Dostunuz Saruman…”
Tek Yüzük |
“Pöh! Saruman döneğin tekidir. Ayrıca istediği o değersiz yüzük de Tek Yüzük’ün ta kendisi.” diye yanıtladı Fantastik Noel Baba. “Neyse ki yakında bu ikisinin isteklerinden tamamen kurtulacağım.” diye mırıldandı sonra da, bir kâğıdın üzerine “Smeagol’e sevgilerimle…” yazarken.
O esnada duvardaki guguklu saat çalmaya başladı. Saat 24 olmuştu, artık 31 Aralık günündeydiler.
“Eh, bu kadar sohbet yeter sanırım.” dedi klasik Noel Baba. “Bu gece yılbaşı ve önümüzde uzun bir gün var.”
“Ve de okunmayı bekleyen pek çok mektup.” diye ekledi Galaktik Noel Baba.
“Hediyelerimizi beğensinler ya da beğenmesinler, bu gece pek çok çocuk bizi bekliyor olacak. Onları hayal kırıklığına uğratmamalıyız.”
“Katılıyorum.” dedi Fantastik Noel Baba. “Her ırk bizim için kutsaldır. Bize inananları yarı yolda bırakmamalıyız.”
“Mutlu Noeller.” dedi kırmızılı Noel Baba, iş arkadaşlarına bakıp gülümseyerek. Sonra da elindeki mektuba bakıp iç çekmeye devam etti.
“Kenderler hariç…” diye mırıldandı Fantastik Noel Baba kendi kendine.
“Her ne kadar Zaphod Beeblebrox’a dördüncü bir kol vermeyecek olsam da…” diye söylendi Galaktik Noel Baba, önündeki yeni bir mektuba kaşlarını çatarak.
Ve üç Noel Baba içerideki kardan adam Dean Martin’den ‘Let it snow’u söylerken oflaya puflaya da olsa mektuplarını okumaya ve siparişlerini almaya devam ettiler.
- Son -
12 comments:
hahahahah!
çok eğlendim okurken!
eline sağlık mit <3 bayıldım noel babaların seçtiği örneklere. 3 Noel baba fikri de muhteşemmiş.
Bir de Türkiye'den bir mektup alsaydı da görseydim onları :))) İstifa ederlerdi bence ;)
Kaleminize +klavyenize kuvvet blog sahibi dost :)
@ Roselyn: Sağol arkadaşım, gülmene ve beğenemne çok sevindim :) Bu tarz göndermeler içeren hikayeler yazmayı çok seviyorum nedense. Aslında örnekleri çoğaltacaktım ama uçsuz bucaksız bir hikaye çıkma riski vardı, vazgeçtim :)Tekrardan teşekkürler...
@ Ebrar: Eğer mektubu yazan kişi sen olsaydın kesin depresyona girer, bu diyarlardan çekip giderlerdi :) Teşekkür ederim değerli dost. Sağlıcakla kal...
Mit,arkadaşım inşaallah iyisindir.günlük tadındaki postlarını özledik...
Selamlar arkadaşım, sağol iyiyim şükür. Biliyorum, bu konuda biraz mahçubum sizlere karşı. Ama eskisi kadar boş vakit bulamıyorum artık yazmak için. Umarım kusuruma bakmazsınız. Sevgiler...
Mitcim harikaa bir hikaye daha.Noel babaları çook sevdim:) sevgilerimlee:)
Teşekkür ederim sevgili kamikaze, okuduğun için çok çok sağol. Noel Babalar da seni çok sevmiş :) Sevgiler...
Teşekkürler:) Noel Babalara selamımı söyle:) Hatta Kırmızılı Noel Babayla Forum Bornova'da Noel'de,Noel hatırası fotoğrafı çektirmiştik.şşş aramızda kalsın.:)Galaktik ve Fantastik Noel Babalar duymasın..
Hahaha :) Aman duymasınlar! :) Sen de sağol arkadaşım, tekrar tekrar teşekkürler.
Ayda bir yazı mı girilir günlüğe aaaa olmuyor daha sık yaz olur mu:))
Çok film seyrediyorsun senn:))Yalnız süper hayali noel baba gerçeğine yakışır bir hikaye olmuş,hiçbir ayrıntıyı atlamaman hayal gücüne hayranlığımı her gün biraz da arttırıyor...Sevgiyle kal.
Ne yapayım yahu, ancak fırsat bulabiliyorum. Bunu bulduğunuza şükredin :P Şaka bir yana daha sık yazmayı, sizin yazdıklarınızı okumayı çok istiyorum ama vakit yok maalesef. Okuduğun ve yorumladığın için çok teşekkürler :)
Yorum Gönder