28 Kasım 2018 Çarşamba

Yumurtlatan Cevher

Asimov'un çevirisini tamamlamamla birlikte Babür İmparatorluğu serisinin düzeltisine geri döndüm. Bu sefer Hümayun Şah'ın hayatını anlatan bir tarihi roman var elimde. Var olmasına var da ne yazık ki çevirisi daha ilk sayfalardan, hayır hayır, ilk satırlardan itibaren sıkıntılı. Öyle ki romanın giriş kısmından önceki isim listesine bile saatler, abartmıyorum, saatler harcadım.

Sorun, bu karakterlerin hepsinin aslında tarihi bir kişilik olması. Yani gerçekten de yaşamışlar. Bu da onların bizim tarihi kaynaklarımızda da yer aldığı anlamına geliyor. Ama kitabın yazarı hepsini İngilizcede olduğu şekliyle yazmış doğal olarak. Mesela "Hanzade" değil de "Khanzada," "Baysungur" değil de "Baisanghar" olarak... Dolayısıyla hepsini bizim tarihi kaynaklarımızda geçtiği şekliyle, Türkçe olarak yazmak gerekiyor. Ama maalesef çevirmen meslektaşım bu detayı büyük ölçüde atlamış.

Bunlardan bazılarını ilk kitabın düzeltisi sırasında bulmuştum zaten. Yine de ikinci kitapta pek çok yeni şahıs var. Beni en çok uğraştıransa "Jauhar" adlı karakter oldu. Çevirmen diğer karakterlerde olduğu gibi onun adını da olduğu gibi bırakmış. Tabii seri enayisi... aman, şey... seri editörü olarak hiç durur muyum?! Hemen el attım! Ama o kadar da "hemen" olamadı...

Önce adamın isminden işkillenip "'Cevher' olsa gerek herhalde bu," diye düşündüm. Ve başladım Google'dan Hümayun ve Cevher isimlerini yan yana aratmaya. Ama ı-ıh! Tek bir anlamlı sonuç bile bulamadım. Bunun üzerine Hümayünname ve Cevher kelimelerini birlikte arattım fakat sonuç yine hüsrandı. Ardından, geçen seferki düzeltiden ders çıkararak Hümayünname'nin İngilizce baskısını aradım. Orada sahiden de "Jauhar" diye bir şahıs var. İşin kötü tarafı Hümayünname'nin Türkçe çevirisi internette yok. Aradım taradım, sadece basılı kitap versiyonunu bulabildim. O yüzden karşılaştırma yapma şansım yok.

Bunun üzerine "Jauhar" kelimesini arattım, bu sefer de Hindistan'daki toplu intihar olayları çıktı karşıma. "Acaba evren bana bir mesaj mı veriyor?" diye düşünmeden edemedim bir müddet...

Sonunda farklı bir yol deneyip Hümayünname'yi yazan kişinin, Gülbeden'in üstüne yürümeye... ay, şey... üstüne yoğunlaşmaya karar verdim. Gülbeden ve Jauhar olarak aratınca sahiden de Hümayün Şah'ın anılarını iki kişinin yazdığını ve bunlardan birinin "Jauhar Aftabji (ewer-bearer)" diye biri olduğunu öğrendim İngilizce kaynaklardan.

Ewer-bearer'ın bizdeki anlamı "ibrikçi." Yani o dönemlerde şah abdest alabilsin diye ibrikle ona su tutan bir nevi kişisel hizmetkâr. Bunun üzerine Cevher İbrikçi ve Hümayun isimlerini son bir umut ve bildiğim tüm dualar eşliğinde bir kez daha arattım. Ve voila! "Cevher Âftâbeci (İbrikdâr) mı demek istediniz?"

O anda odaya kim girse ibrikle her tarafına su tutacak kadar mutlu ve mesuttum vallahi! Ama sevincim saate bakmamla kursağımda kaldı tabii ki... Çünkü düzelti serüvenimin ilk gününü tamamen kitabın tek bir sayfasının tek bir satırındaki tek bir ismi bulmaya harcamıştım...

Şimdi söyleyin bana, nasıl yetişecek bu düzelti???

0 comments: