23 Aralık 2009 Çarşamba

Say bakalım


Geçen akşam işyerindeyken bir malzeme lazım oldu. Malzeme dediğimde öyle ahım şahım bir şey değil, ufak bir tefek bir parça. Her neyse, bir müşterimize bundan 500 tane lazımmış. Bizim elimizde de kalmamış. Tam o esnada da bizimle aynı işi yapan farklı bir firmanın elemanı oradaydı. “Bizde var abi.” dedi. Bizde “Tamam o zaman. Madem sizde var, sizden alalım o zaman. Sonra hesaplaşırız.” dedik. “Tamam.” dedi. Kaptım paltomu, çıktım elemanla yola…

Aşağı yukarı benim yaşlarımda genç bir çocuktu. Yağmur ha yağdı ha yağacak bir hava var üstümüzde asılı. Yağmura yakalamamak için hızlı adımlarla gideceğimiz yere vardık. Ardından eleman çabucak lazım olan malzemeyi arayıp çıkardı. Fakat o da ne? Poşetin ağzı açıktı. Eleman şaşkın bakışlarla bir poşete bir de bana bakmaya başladı. “Ne oldu?” dedim çocuğun tereddütlü bakışlarını yakalayınca.
“Normalde bir poşette 500 tane oluyor ama bu açık. İçinde de kaç tane olduğunu bilmiyorum.” dedi.
“Eee… Ne yapacağız?” dedim, vereceği yanıtı az çok tahmin ederek. Cevap tam da korktuğum gibi geldi.
“Sayacağız abi…”
Buruk bir gülümseme geçti yüzümden. Başka ne olabilirdi ki? “İyi, sayalım öyleyse.” dedim mecburen. Çöktük yere, boşalttık poşeti önümüze. Başladık parçaları tek tek saymaya. Aşağı yukarı yarım saat süren, bayağı uzun ve zahmetli bir sayma işleminden sonra poşette 402 tane parça olduğunu hesapladık. Eh ne yapalım, hiç yoktan iyidir diyerek parçaları teker teker toplayıp bir güzel poşetine geri yerleştirmiştik ki firmanın sahibi olan bey geldi.
“Ne yapıyorsunuz?” dedi.
Dedik abi durum böyle böyle, sayıyoruz bizde.
“İyi de niye sayıyorsunuz ki? Burada kapalı poşet var. Tam 500 tane, al.” demez mi? Elini uzatıp rafların birine uzandı ve kapalı bir poşet çıkarıp önüme koyuverdi.
Bir poşete, bir adama bir de yanımdaki elemana bakakaldım. Firma sahibi gülmeye başladı tabi halime. Yanımdaki eleman da mahcup mahcup “Abi vallahi bilmiyordum.” falan demeye başladı. Ben de dayanamadım, gülmeye başladım sonunda. Elimdeki açık poşeti elemana verdim ve “Al bakalım, artık kaç tane olduğunu biliyorsun işte. Fena mı?” dedim. Hep birlikte gülüştük biraz. ‘Başkası olsa kıyameti koparırdı herhalde.’ diye düşünmeden de edemedim. Her neyse, malzemelerimi alıp oradakilerle vedalaştım ve dışarı çıkıp işyerimin yolunu tuttum. İşte o an yağmurun başladığı andı.

17 comments:

Pabuc dedi ki...

Başkası olsa kavga çıkardı onun için senin başına geldi işte:) O elemanında verilmiş sadakası olduğu için Rabbim onunla beraber seni gönderdi saymak için :)

Bardağın dolu tarafından bakabilen nadir insanlardan olduğunuda öğrenmiş olduk savaşçının yorgunu :)

Saygılarrrr...

mit dedi ki...

Bazen bardağın dolu tarafından bakmak gerek. Ben orada bağırıp çağırsaydım kendi egomu tatmin etmekten başka ne kazanacaktım ki? Böylesi daha güzel, komik bir hatıra oldu işte bana.

Sevgiler...

Sihirlitorba dedi ki...

keşke herkes senin gibi davranabilse...o zaman yeryüzünde herşey güllük gülistanlık olurdu...bu arada yine yağmura yakalanmışsın galiba :)))

mit dedi ki...

Öyle mi olurdu dersin? Ben kendimle yaşamaya katlanamazdım ama o zaman. Nereye baksam ben :) Çok teşekkür ederim.

Ve evet... Yağmur hiç yalnız bırakmıyor sağ olsun :)

Adsız dedi ki...

Maşallah yağmur iyidir:) ben de tebessüm ederek okudumm ve seni herzaman olduğu gibi takdir ettim.Her işyerine senin gibi biri lazım Mit.:)

mit dedi ki...

Teşekkürler arkadaşım, sağ olasın ;)

shenem dedi ki...

mit ve yağmur:)) yılın ikilisi geri döndüüü!!!!

ramazan dedi ki...

hayatta o kadar çok şeyi lüzumsuz yere sayıyoruz ki.bunun için çevremize biraz dikkatlice bakmamız yeter.
sabırlı,hoşgörülü insanları kutluyorum.

mit dedi ki...

@ shenem: Yılın ikilisi ha? muhahaha :) Bi de bana sor bakalım :)

@ ramazan: Çok haklısınız Ramazan bey, gerçekten de öyle. Teşekkürler yorumunuz için.

bi dost dedi ki...

başkası olsa napardı bilmem ama ben küfrederdim :D

mit dedi ki...

O da bi seçenek tabi :) Ama düşman topraklarında olduğumdan pek tercih etmedim :)

Pabuc dedi ki...

son yoruma cevabın için :)))))))))))))))))))))))))))))))

korkak savaşçı :))

mit dedi ki...

Efendiiiim? :P

Teecetveli dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
mit dedi ki...

:) Bugün yazıda anlattığım işyeri sahibi ile karşılaştım. Adam beni görünce ayağa kalktı, elimi sıktı, halimi hatrımı sordu. "İyiyim" dedim kıpkırmızı bir suratla "Sağ olun, siz nasılsınız?" Demek ki neymiş? Cartlamamak iyi bir şeymiş :)

zeynep dedi ki...

Hımm ben olsamm.... E bende sayardım o anda başka ne yapılabilirki elindekilerle çözmekten başka....Ama güzel anı olmuş vesselam..Bizlere de olmaz mı bakar kör oluveriz bazen...Sabrınıda ayrıca takdir ettimm yorgun savaşçı.....(nedense seni okudukca bu ismi yakıştıramaz oldum ).. Yeni nickler mi bulsan kendine;))

mit dedi ki...

Teşekkür ederim :) Yorgun Savaşçı bana çok eski ve değerli bir dostum tarafından verilen bir isim aslında.

"Yorgun bir savaşçısın sen. Dostları ve inandıkları uğruna ne olursa olsun mücadele etmekten bıkmayan insan..."

Böyle demişti benim için, ben de o günden beri bu ismi kullanıyorum. Tekrar teşekkürler...