9 Ekim 2009 Cuma

Komşu ziyareti



Dün akşam iş dönüşü otobüsten inmiş ve eve doğru yürüyorken tam önümde yürüyen bir şahsiyet dikkatimi çekti. Dikkatimi çekmesinin sebebi tıpkı çok yakın bir arkadaşım gibi yürüyor olmasıydı. Kendisine has bir yürüyüşü vardır çünkü o arkadaşın... Hafif yalpalayarak, tabiri caizse penguen gibi yürür kendisi. Bu yüzden lakabı da Kronik Penguen'dir ya zaten...

Merakla adımlarımı hızlandırıp önümden yürüyen meçhul kişiye yaklaştım. Hava artık iyice karardığından yüzünü göremiyordum. Onu daha dikkatli incelediğimde sadece yürüyüşünün değil, diğer hareketlerinin de tıpkı Kronik Penguen'e benzediğin fark ettim hayretle. Artık hiç şüphem kalmamıştı, bu benim kadim dostumdan başkası olamazdı.

"Ne aramıştınız beyefendi?" diye seslendim arkasından muzipçe. Penguen, önce olduğu yerde şöyle bir zıplayıverdi şaşkınlıkla. Sonra arkasına dönüp benimle karşılaştığında şaşkınlığı bir kat daha artmış olacak ki, tek söyleyebildiği şey "Ana!" oldu. İlk şaşkınlığını atlatınca sevinç ve memnuniyetle kucaklaştık. Dile kolay, 10 yıllık bir dostluğumuz var. Sonra da kaldırıma doğru koşturduk. Yolun ortasında kucaklaştığınız zaman çalan kornalar pek de o mutlu anı tebrik etmek amaçlı çalınmıyor çünkü.

Kronik Penguen de benim ve Türkiye'nin geri kalanının çoğu gibi üniversiteden mezun olduğu bölümde çalışmak istese de o sektörde iş bulamayan ve mecburen başka sektörlere yönelenlerden. Şu sıralarda emlak sektöründe. Bizim oralara ise kiraya verdikleri iki dairenin formalite işlemlerini yapmak için gelmiş. "Haydi" dedim "Ben de seninle geleyim. Hem muhabbet etmiş oluruz, hem sana arkadaşlık etmiş olurum, hem de yeni komşularımdan bir kaçını görürüm."

Böylece çıktık birlikte yola. İlk gideceğimiz yer oldukça yakındı. Arkadaşım apartmanın önüne gelince cep telefonunu çıkardı ve müşterisiyle konuşmaya başladı; "Hi Daniel!"

"Daniel mı? Nasıl yani?" dedim kendi kendime. Ecnebi bir komşum mu vardı yani benim şimdi? Şaşkınlıkla aralarında geçen İngilizce konuşmayı dinledim bir müddet. Sonra apartmanın otomatiğine basıldı ve kapı bizim için açıldı. Apartman da pek şıktı hani... Bir solukta kendimizi Daniel'ın kapısının önünde bulduk. Ben merakla karşıma nasıl bir adam çıkacağını düşünmeye başlamıştım bu arada.
Ben "Hmmm... Adı Daniel olduğuna göre uzun boylu, sarışın bir adam olmalı herhalde. Hatta belki de zenci bir vatandaş bile olabilir." diye düşünürken kapı yavaşça açılıverdi. Ve o da ne? Karşımda mini minnacık, kel bir Çinli duruyordu!

Adam bizi bütün misafirperverliği ile karşılayıp içeri aldı. Bizleri salonunun baş köşesine oturttu ve dilinin döndüğünce İngilizce sohbete başladı. Arada bir eşi gelip bizden bizimle ilgilenemediği için özür diliyor ve kayboluyordu. İçeriden ise Çince olduğunu sandığım bir konuşmalar seli yükselip alçalıyordu. Sohbet esnasında öğrendim ki adam Tayvanlıymış. Bize yeni evinden ne kadar memnun olduğundan ve muhitin güzelliklerinden falan bahsetti.  Kısa bir sohbetin eşliğinde işimizi tamamladık ve kendilerine teşekkür edip evden ayrıldık. Giderken bize kendi dilimizde "İyi akşamlar" demeyi de ihmal etmediler.

Ben Tayvanlı bir komşum (hatta iki komşum) olduğu gerçeğine daha kendimi alıştıramamışken Kronik Penguen halime bakıp güldü. Ve dedi ki; "Bunlar neyse... En azından İngilizce konuşarak anlaşabiliyoruz. Şimdi gideceğimiz adam Azeri!"

"Nasıl yani?" dedim, aynı akşam ikinci kez büyük bir şaşkınlık geçirerek. Benim Azeri bir komşum da mı vardı? Evet, varmış sevgili okurlar. Ben de bilmiyordum, öğrenmiş oldum. Üstelik konuşması da gerçekten de ilginçti. "Hoşgördünüüüz! Yahşiseniz?"

Bir de dünya tatlısı, küçücük bir kızı vardı Azeri komşumun. Babasıyla arkadaşım iş konuşurken ufaklık bana oyuncak koleksiyonunu göstermekle meşguldü. Evden ayrılma vakti geldiğinde kucağım bir sürü oyuncakla dolmuştu bile...

Oradaki işimizi de tamamlayıp birlikte bir şeyler atıştırdık. Ardından da evlerimize gitmek üzere ayrıldık. Eve doğru tek başıma yürürken "Vay be, ne renkli bir mahalle de oturuyormuşum da haberim yokmuş." diye mırıldanıyordum kendi kendime.

6 comments:

Pabuc dedi ki...

Ben de ''kapı açıldı...''dan sonra kapıyı bi sarışın hanfndüüü açtı sandım ya....kel ve cüce bi çinli he..senin hikayelerinden çıkmış gibi sanki bi an gözmüde öyle biri canlandı:)))Hadi yine iyisin uluslarası bi mahallede oturuyorsun hiç sıkılmazsın...

Bu arada yazılarına ara verdin bunu da söylemeden geçemeyecem:)Sevgiler saygılar ...

mit dedi ki...

Nerdeee :) Benim komşum da anca benim gibi olur. Böyle bi garip, hafif kaçık :)

Evet, öyle maalesef. Eskisi kadar vakit ayıramıyorum yazmaya. Kusuruma bakmayın.

Sihirlitorba dedi ki...

Allah sağlık versin de çalışıp yorulalım.ama tabi yazılarına bu kadar ara vermen bizim açımızdan pek de anlayışla karşılanabilecek bir durum değil :) şaka şaka :)
insan sevdikleriyle bi süre görüşemeyip sonra da karşılaşınca kendisini acayip mutlu hissediyor.bu arada sürücüler iyiki sadece korna çalmakla yetinmiş.ya yollarına devam etselerdi :)

mit dedi ki...

Amin arkadaşım. Doğru söylüyorsun. İnsanoğlu işte... İşim varken of çok yoruldum, işim yokken püf çok sıkıldım...

Sürücüler konusunda da tamamen katılıyorum :) Aksini düşünmek bile istemiyorum :)

Adsız dedi ki...

mitcim harikaaa çok güldüm okurken.o kadar renkli anlatıyorsun ki:)) Kadim dostunla karşılaşmana çokk sevindim.sevgiler.

mit dedi ki...

Sağol kamikaze, gülmene sevindim. Sizi gülümsetebildiğimi bilmek bana yazmaktan daha çok keyif veriyor.