26 Ekim 2009 Pazartesi

Saatler geri alınırsa...

Geçtiğimiz cumartesi günü eve bir gelişim vardı ki sormayın gitsin. Yarım gün olmasına rağmen biz her hafta sonu olduğu gibi o gün de yine akşama kadar çalıştık. Artık nasıl yorulmuşsam eve pestil gibi vardım. Tam kapıdan girecekken çalan cep telefonu da cabası… O yorgunluğun sonucunda beynim vücudumdan önce dinlenmeye geçmiş olacak ki evin kapısını cep telefonumla açmaya çalışırken kulağıma dayadığım anahtarlığa da “Alo! Niye ses gelmiyor ya? Alo, alo!” diye bağırmakla meşguldüm. Eve girmeyi başardığımda ise soluğu aldığım yer yatak odamdı haliyle. Öyle bir uyumuşum ki gözlerimi yeniden açtığımda saatim gecenin 3:30’unu gösteriyordu. Karnım ise siz deyin zil ben diyeyim tam-tam ortaya karışık bir şeyler çalıyordu amansız bir şekilde. Sürünerek yataktan kalktım ve mutfağa ilerledim. Tam afiyetle mideme bir iki lokma bir şeyler indirirken gözüm duvardaki saate takıldı. 2:30’u gösteriyordu. “Allah Allah… Herhalde ben uyku sersemliği ile yanlış baktım.” diyerek tekrar kol saatime baktım. Hayır, yanlışlık yoktu. 3:30… “Yoksa duvardaki mi durmuş?” diyerek bakışlarımı tekrar duvar saatine çevirdim. Yoo… Basbayağı da tıkır tıkır işliyordu kendisi. Bende bunun üzerine televizyonu açtım ama saati gösteren bir televizyon kanalı bulamadım. “En iyisi bilgisayarın saatine bakmak… En doğrusu bu olur. O kendi kendini ayarlıyor ne de olsa.” diyerek odama yöneldim ve emektar bilgisayarımı çalıştırdım. Az sonra masaüstümün o tanıdık görüntüsü ile baş başaydım. Fakat o da ne? Bilgisayarın saati garip bir şekilde 1:30’u gösteriyordu. “Nasıl yani?” diyerek afalladım. Odamdaki duvar saatine bakmaya çalıştım ama çok karanlık olduğundan göremedim. O sırada babamın odamın kapısının önünden geçen ve başka bir aile ferdi ile karıştırmama imkân olamayan iri karaltısını gördüm. “Baba saat kaç?” diye seslendim. Babam şöyle bir durdu ve “Valla bilmiyorum oğlum. Ben de karıştırdım.” diyerek yoluna devam etti. “Nasıl yani? Saatte karıştırılır mıymış canım?” diyerek kendi kendime söylendim. Ama ben de karıştırmıştım işte… “Saatler mi geri alındı, ne oldu yahu?” diyerek babamın peşinden koşturdum. “Alınacaktı ama… Almışlar mı bizimkiler?” diye sordu o da bana. İkimiz de koridorun ortasında durup duvardaki baba yadigârı saatimize baktık. O ise tamamen farklı bir saati, 3:00’ü gösteriyordu. Zaten yıllardır zamanla arasında bir problem vardır.

Size o anı anlatmam mümkün değil sanırım. Çok bariz olan bir şeyi bilememek çok kötü bir duyguymuş gerçekten de. Kendimi kaybolmuş, çaresiz ve az buçuk salak biri gibi hissettim. Sağa sola koşturup “Saat kaç? Saat kaç?” dememek için kendimi zor tutuyordum âdeta. Kafayı yemek ile yememek arasındaki o ince çizgideydim anlayacağınız. Eh, saatte müsait sayılırdı ne de olsa. Yani en azından kaç olduğun bilsem buna karar verebilirdim belki.

Babamla koridorun ortasında öylece durmuş ne diyeceğimizi, ne yapacağımızı bilemez vaziyette birbirimize bakarken yanımızdan mutfağa doğru ilerleyen erkek kardeşim geçti (evet, gecenin 2’si ile 3’ü arasındayız ve tüm ev ahalisi ayakta). Bir taraftan esnerken bir taraftan da “Merak etmeyin, ben bilgisayarın saatini geri aldım.” dedi. O anda, kafamın üstünde yanan bir ampul efekti ile olayı çözüverdim. Kardeşim bilgisayarın saatini 1 saat geri almıştı. Ardından bilgisayar da otomatik olarak kendini bir saat geri almıştı. Böylece 1 değil 2 saat geriye gitmişti. Yani mutfaktaki saat doğru, kolumdaki yanlıştı. Önünde durduğumuz zaten hep yanlıştı. Bir anda kafamdaki o korkunç karmaşa sona erdi ve her şey normale döndü. Babama baktığımda yüzündeki huzurlu ifadeden onun da durumu çözdüğünü anlayabiliyordum.  Derin bir oh çekip koştura koştura yataklarımıza geri döndük.

Yani uzun lafın kısası, siz siz olun sakın saatlerin ileri ya da geri alınacağı geceyi uyuyarak geçirmeyin. Sonra benim gibi olursunuz, benden söylemesi…

10 comments:

Teecetveli dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
mit dedi ki...

Bak ben hiç bu açıdan bakmamıştım. Doğru söylüyosun vallahi :) Ama senin de dediğin gibi, insan bir kere bir şeye takmayagörsün. Onu yapana kadar rahat edemez.

Akbil olayına koptum bu arada :) Uzun ve keyifli yorumun için teşekkürler.

Elif Kararlı dedi ki...

Zamanı kaybeden insan Yorgun Savaşçı:P neyseki zamanı yakalaman uzun sürmemiş Allah'ın sevgili kuluymuşsun:)

Sihirlitorba dedi ki...

yine çok güldüm okurken yazını.biz genellikle saatleri ertesi gün kalkar kalkmaz geri alırız.böylece hiç bi sorun yaşamayız :) bide al al bitmez :) telefonların saatlerini,kol saatini,duvar saatlerini :)

a.t dedi ki...

evde her sene saatleri ben düzeltirdim bu sene felç gecirdiğim için çocuklar yapsın bu işi diyerek yan cizdim, her şey karmakarışık oldu,her kez saatleri geri almaya kalkmış,bazıları çok geri olmuş anlayacağınız,o zaman her sene yapmış olduğum işin önemini kavradım

mit dedi ki...

Hepinize tek tek cevap yazmak isterdim ama yine çok yoğunum. Bu seferlik kusuruma bakmayın. Yorumlarınız için hepinize teşekkürler...

Adsız dedi ki...

bizim evde de hem ben, hem de eşim saatleri ayarlayınca bayağı bir kaos yaşandı bu sefer.

mit dedi ki...

Bu yılın salgını da bu galiba :)

İçimden Geldiği Gibi dedi ki...

Akşam akşam ne güldüm...:)
Sizin aile çok şenlikliymiş.

mit dedi ki...

Hehehe :) Galiba öyleyiz...