3 Temmuz 2010 Cumartesi

Yağmur altında...

Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Hem de aylardan Haziran ortası olmasına rağmen… Yağmur eşliğinde esen şiddetli rüzgâr, gökyüzünden süzülen su damlalarını sağa sola savuruyor, havada genişçe bir S harfi çizilmesine neden oluyordu. Hemen hemen tüm esnaf kapılara ve pencerelere çıkmış, bu aniden bastıran yağmuru şaşkınlıkla izliyorlardı. Hemen hemen bütün esnaf…

Üç adam koşa koşa çalıştıkları binanın üst katına çıkmaya çalışıyorlardı. Çok değil daha birkaç gün önce yeni bir sevkiyat gelmiş, malzemeler depoya sığmadığı için fazlalıkları balkona yerleştirmişlerdi.
“Bunları buraya koyuyoruz ama başlarına bir iş gelmesin?” demişti en genç olanı.
“Ne iş gelecek ya… Hiçbir şey olmaz!” demişti aralarında en uzun olan.
“Hem artık yaz da geldi, yağmur falan da yağmaz.” demişti şişman olanları. Genç olan ise siz bilirsiniz dercesine omuzlarını silkmekle yetinmişti. Şimdi o omuzlara şakır şakır yağmur yağmaktaydı işte…

“Malzemeler ıslanıyor!” diye bağırdı uzun olan, sesini fırtınanın gürültüsü üzerinden duyurmaya çalışarak.
“Görüyoruz!” dedi genç olan öfke ile “Ne kadar da zekisin!” O esnada şiddetli bir gök gürültüsü duyuldu.
“Birbirinizle didişmeyi bırakın da bir şeyler yapın!” diye bağırdı şişman olan, endişeli gözlerle gökyüzüne bakarak. Dışarı çıkalı henüz bir dakika olmasına rağmen şimdiden sırılsıklam olmuşlardı.
“Üstlerini örtmemiz lazım, poşet gibi bir şey bulalım!” dedi uzun olan.
“Ben demiştim, ben demiştim!” diye inledi en gençleri ve hep birlikte içeri koşturup yeteri kadar büyüklülükte bir poşet aramaya başladılar.

Birkaç dakika sonra ellerinde oldukça geniş bir ambalaj poşeti ile balkona geri çıkmışlardı. Yağmur şiddetini iyice arttırmış, rüzgâr daha da hızlanmıştı. Üç adam ellerinden geldiğince hızla balkondaki malzemelerin üzerini örtmeye çalışıyorlardı. Acele işe şeytan karışır derler ya, onlar ellerini çabuk tutmaya çalıştıkça rüzgâr poşeti oradan oraya uçuruyor, malzemeleri örtmelerine engel oluyordu. Nihayet birkaç uzun dakikalık debelenme ve bolca ıslanmanın ardından malzemeleri zor da olsa örtmüşlerdi.
“Galiba oldu!” dedi şişman.
“Haydi, içeri girelim.” dedi uzun boylu.

Tam o esnada uzaktan gelen hafif bir gök gürültüsü eşliğinde yağmur yavaşlamaya ve yerini parlak bir güneş ışığına bırakmaya başladı. Yağmur, başladığı hızla sona ermişti. Geriye ise iliklerine kadar ıslanmış, birbirlerine gözlerini kırpıştırarak bakan 3 adam bırakmıştı.

* Kısmen gerçek bir olaydan alınmıştır.

15 comments:

Pabuc dedi ki...

Not düşmene gerek yoktu :) Biz okurken içlerinde genç olanın sen olduğunu anladık ;)

mit dedi ki...

O kadar belli oluyor mu? :)

İbrahim Aytunç dedi ki...

:) gençler dinlenilmiyor, olaydan sonra sen demiştin ama....
deniliyor.
Seni anlıyorum :)

mit dedi ki...

Bizim burada olaydan sonra "Sen demiştin." bile denmiyor. Daha çok "Açmasaydın o şom ağzını hiç bir şeycik olmayacaktı!" diyorlar. :)Yorum için teşekkürler.

Şarküteri dedi ki...

Ben nedense uzun olanın sen olduğunu düşünmüştüm Mit. Ama bu yaz da hakkaten çok farklı oldu, kışa çok öykündü kendisi. Barajlar doldu diye seviniyorum yine de.

öykü dedi ki...

en genc olan:)
soylemıs onlara ama dınlememısler
butun suclu olan onlar

o yagmur yagarken
bı beyaz kedı de camdan bakıyordu
dısarda neler oluyor
ah bırılerı malzemelerın ustunu ortmemısse hepsı ıslanacak yazıkk!

demıstı
demesıne ama onu genc adamdan baska kımsecıkler duymamıstı
malzemeler ıslandı
beyaz kedı uzuldu:)

mit dedi ki...

@ Şarküteri: Uzun olanı ben olarak düşündün demek? Bu hayatımda duyduğum en güzel iltifattı. Yihhu! :) Ama uzun olanın aslında "kim" olduğunu düşünürsek bu kez de hayatımda duyduğum en büyük hakaret oluyor aynı zamanda. Hmmm... :)

@ Öykü: Islanan sadece malzemeler olmadı maalesef sevgili Beyaz Kedi. İliklerine kadar ıslanmak ve benzeri ne kadar deyim varsa hepsinin derin anlamını iç çamaşırlarıma kadar idrak ettim :) Yorum için çok teşekkürler sempatik insan ;)

Shinigami dedi ki...

Kendilerinden küçüklerin sözlerini önemsemeyip es geçerler hep. Oysa hiç düşünmezler atalarımızın dediği 'akıl, yaşta değil baştadır'sözünü. Hep en iyisini onlar bilirler. Ancak genç olanın haklı olduğunu görünce de bir şey diyemezler, deseler de ters bir şekilde alakasız bir savunma yaparlar kendilerince.

Çok güzel bir yazıydı, ben de bu tarz olaylar yaşarım arada. Hiç hazzetmem benden büyüklerin sözümü yok saymasını. Bunu oldukça akıcı bir dille yansıtmışsın. Eline sağlık Mit. :)

mit dedi ki...

Ne de güzel özetlemişsiniz olayı, "Akıl yaşta değil baştadır." Çok teşekkür ederim bu güzel ve anlamlı yorumunuz için.

zeynep dedi ki...

Sevgili "mit" papucu okurken sizi gördüm ve nedendir merak uyandırdınız bende şimdi burdayım ve iyiki gelmişim dedim kalmak da isterim sakıncası yok ise ..sevgiyle
http://istezeynep.blogspot.com/

mit dedi ki...

Hoş geldiniz sefa getirdiniz. Sakınca ne demek? Bilakis çok memnun olurum. Yeni yüzler görmek, yeni fikirler ve görüşler duymak her zaman sevindirmiştir beni.

Ben de sizin sayfanıza bir bakayım dedim ve çok pişman oldum doğrusu. Neden mi? Çünkü şu anda saat 13:00 ve ben kurt gibi açım :) Sizin birbirinden lezzetli görünen yemekleriniz de bu açlığı gidermede hiç yardımcı olmuyor maalesef :)

Ellerinize sağlık ve tekrar hoş geldiniz.

zeynep dedi ki...

Ahh kıyamamm üzüldüm şimdi...:((
Keşke psden gönderme imkanımız olsa değil mi ne güzel olurdu canı mız istedi mi hoppp uzanıversek..Şaka bir yana sizde hoşgeldiniz..

mit dedi ki...

Üzülmeyin üzülmeyin. Tıka basa yedim :) Teşekkürler...

Adsız dedi ki...

Bir daha sefere sözünü dinlerler Mitcim:) ders olmuştur:)) hoş bir anlatımdı.teşekkürler:)

mit dedi ki...

Valla ders mi oldu ters düz mü oldu bilmiyorum artık ama olan bana oldu, sırılsıklam oldum :)