29 Mayıs 2009 Cuma

Yine mi?

Yenişehir’in gürültülü sokaklarında geçirdiğim macera dolu bir iki saatin sonunda işlerimi bitirmiş, yorgun ama gururlu bir şekilde şirkete dönmüştüm. Yorgun bacaklarımın sızlanmalarına kulak asmayarak ofise giden merdivenleri tırmandım ağır adımlarla. Tam kapıdan girip sandalyeme kurulacaktım ki masamda gözlerimin telaşla irileşmesine neden olan bir şey gördüm. Bir zarftı bu… Korktuğum başıma mı gelmişti yoksa? Köşesindeki tanıdık logoya baktım ve boğazıma düğümlenen yumruyu yutabilmek için yutkundum. Bir iç çekişle kendimi sandalye attım ve zarfı şüphe ile süzmeye başladım. Belki de sandığım şey değildi? Hep olumsuz düşünmemek lazımdı değil mi? Titreyen ellerle zarfı açtım ve görmekten korktuğum şey ile karşı karşıya kaldım. Zarfı hızlı bir şekilde içindekilerle birlikte çekmeceme tıkıştırıp görüş alanımdan kaldırdım. “İşte yine başladık” diye mırıldandım kendi kendime stresle. Her ay bu belayı bin bir zahmetle defetmeme rağmen her ayın başında tekrar başıma musallat oluyordu. Kurtuluşum yok gibiydi.

Birden, cep telefonuma mesaj geldiğini bildiren o tanıdık sesle irkildim. Gelen mesajın titreşimine uyumlu olarak benim de iliklerime kadar titrediği hissettim. Hafif bir tereddüdün ardından cebimin karanlık dehlizlerinde yatan telefonuma uzandım ve gelen mesajı açtım. Tam da görmekten korktuğum mesajdı bu, yani zarfla gelen mesajın bir benzeri… Okurken alnımda boncuk boncuk ter birikmişti. Okuduğumu okumamış sayıp telaşla mesajı kapadım ve telefonu geldiği yere geri gönderdim. Üst üste gelen bu iki darbeyle çok bunalmıştım, duvarlar üstüme geliyordu sanki. Kafamı dağıtmam gerekiyordu. Bu yüzden internetin dijital dalgalarında sörf yapmaya karar vererek soluğu mail adresimde aldım. Gelen kutumun yanındaki 1 rakamı yeni bir mailimin olduğunu gösteriyordu. “Hmm… bir dosttan bir mektup, belki de komik bir fıkra” diyerek hevesle gelen kutusuna daldım. O da ne? Az önce can havliyle kapattığım mesajın aynısı değil miydi bu? Utanmadan sıkılmadan mail olarak da gelmişti bir de. Üstelik yalnız da değildi, yanında farklı adreslerden gelen iki – üç kardeşini daha getirmişti. Sinirle interneti de kapatıp bir hışımla aşağı kata indim.

Gergin adımlarla giriş katını bir ileri bir geri arşınlarken “Pardon birader” diyen kaba bir ses geldi giriş kapısından. Sonu gelmeyecekmiş gibi görünen yürüyüşümü yarıda kesip merakla sesin geldiği yöne çevirdim bakışlarımı. Postacıydı gelen. Ya da postacı kılığına girmiş biri… Aradaki farkı söylemek zordu çünkü adamda hiç mi hiçbir postacı tipi yoktu. Yanık tenli, iri yarı, kabadayıvâri bir duruşu olan bir adamdı. Adamla üzerindeki kıyafetin bile bir alakası yoktu sanki. Birbirleriyle o kadar alakasız duruyorlardı ki sanki kıyafet adama değmemek için özel bir çaba harcıyormuş gibiydi. Adam orada durmuş sert bakışlarla beni süzüyordu. “Buyurun?” dedim tereddütle, sesimin titrediğini belli etmemeye çalışarak. Adam kaşları çatık vaziyette, yavaş adımlarla, ağır ağır bana yaklaştı. Yüzümün dibine kadar gelmişti. Bir an yüz yüze birbirimize baktık Sonra aniden suratıma doğru “Posta!” diye bağırdı ve çantasından çıkardığı birkaç zarfı sertçe elime tutuşturup arkasını dönüp kapıdan çıktı. Elimde zarflarla, ufak bir şok ve geçici sağırlık geçirir bir halde bir müddet oracıkta kalakaldım. Sonra ellerimdeki zarflara bakmam gerektiği düşüncesiyle kendime geldim ve bakışlarımı yavaşça zarflara çevirdim. Zarfların nereden geldiğini anlamamla gözlerimin faltaşı gibi açılması bir oldu ve çığlık çığlığa bağırmaya başladım. Hepsinin köşesinde logolar olan ve içeriği yukarıdaki zarfla, cebime gelen mesajla ve maillerimdeki mesajla aynı olan zarflar… Yani kredi kartı ekstreleri! Son ödeme tarihleri birbirine yakın olan kredi kartlarının ekstreleri... Dönem borçları maaşımın iki katına eşit olan yarım düzine kredi kartının ekstreleri… Kredi kartlarından nefret ediyorum!

Postacı / Postman photo Postman Pat

9 comments:

Unknown dedi ki...

kredi kartı mağduruuuuuuuuuuuuu....:))

Unknown dedi ki...

yorgun savaçııı niye bu kadar yorgunsunnn

Adsız dedi ki...

bir solukta okudummm.Allah kolaylık versin.biz hiç kredi akrtı kullanmıoruz.babam istemedi isabet olmuş.takip edecğim sizi:) zaten bitlilimonda da görüyordum güzel yorumlarınızı:)

mit dedi ki...

@sonbahar:
Yorgunum da ondan :P Bi de soruyo musun? :) En iyi bilenlerden biri de sensin ne de olsa hal ve vaziyetleri...

@kamikaze:
Hoşgeldiniz. Yazımı beğenmenize çok sevindim. Umarım diğer yazılarımı da beğenirsiniz. Babanızı bu ustaca verilmiş kararından dolayı selamlar, tebrik eder, elini hararetle sıkar hatta ellerinden öperim :)

Adsız dedi ki...

Çok teşekkür ederimmm babam adına:) aleykümselam iletirim:) eminim diğer yazılarınızda güzeldir okuyacağımm sırayla.herzaman yazmanızı dilerim.sevgilerle.

shenem dedi ki...

-Postaa!!!!
:P

mit dedi ki...

-Hayıııııır!!!!
:)

Pabuc dedi ki...

:):)):)))))))))))))))
fredinin kabusunu aratmıyor sanırım extreler :))yazılarının çoğunu okudum çok güzell..eline sağlık yüreğine sağlık

mit dedi ki...

Kesinlikle daha beterler. Freddy en azından sadece rüyalarda rahatsızlık verebiliyor (kendisiyle ilgili birkaç rüyam da vardır bu arada :) ) Ama ekstreler rüyada, gerçek hayatta, havada, karada hep peşinizde :)

Yazdıklarımı beğenmenize çok sevindim. Ben de okuduğunuz için ve değerli yorumarınız için teşekkür ederim.